17 EYLÜL-
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
NÜFUS CÜZDANI
TC. KİMLİK NO: ***********
SOYAD: BAŞÇIL
AD: AYDA
BABA ADI: MÜZEYYEN
ANA ADI: PINAR
DOĞUM YERİ: İZMİR
DOĞUM TARİHİ: 5.2.1997
Bazen oturduğum yerden, anlamsızca nüfus cüzdanıma bakardım. Cüzdanda yazanları okumak bana bir şeyler hissettirirdi; yaşadığımı. Sonuçta elimdeki gerçekten de bu dünyada bir yerlerde olduğumun kanıtıydı. Doğduğumun kanıtıydı, dünyaya attığım bir imzaydı.
Henüz ilk okula yeni başladığım, gördüğüm tüm yazıları okumaya hevesli olduğum zamanlarda ilk defa nüfus cüzdanımdaki 'baba adı' kısmını okuduğumu hatırlıyorum. Kuş gribinin yaygın olduğu dönemlerde hastalandığım için sağlık ocağına gelmiştik ve sırada beklerken annem benden nüfus cüzdanımı tutmamı istemişti. O sırada da baba adı kısmında neden erkek ismi değil de kadın ismi yazılı olduğunu merak etmiştim fakat anneme soramamıştım.
Babamın adı tabi ki de Müzeyyen değildi, o isim anneanneme aitti. Yine de babamın isminin tam olarak ne olduğundan emin değilim. Annem daha önceki yıllarda adının Uğur olduğunu söylemişti fakat onu beni geçiştirmek için söylediğini biliyordum.
Bildiğim kadarıyla annem henüz on altı yaşındayken, evlilik dışı, kaza sonucu doğmuştum. Sanırım babam bebeğin kendisinden olduğunu reddetmiş, tüm sorumluluğu annemin üstüne bırakmıştı bu yüzden tam olarak asıl babamın kim olduğu bilinmiyor. Daha sonra -annemin söylediğine göre- babam ben doğmadan önce bir şekilde ölmüştü. Benim doğumumla ilgili tek bildiğim şey buydu, tabi birde şubat ayının beşinci gününde doğduğumu biliyordum.
Babamın yokluğunu çoğunlukla annemin bana karşı, soğuk tavırlarından sonra hissediyordum. İlk okuldayken veli toplantılarımın hiçbirine gelemezdi çünkü o saatlerde çalışmak zorundaydı. Tek başına çocuk büyütmek kolay bir iş değildi, eve tek para getiren kişi annemdi çünkü. O zamanlar belki babam olsaydı ikisinden biri gelirdi diye düşünüp babamın olmamasına üzülürdüm. Arkadaşlarımla dışarıya çıktığım zamanlar bazen eve dönüşte yağmura denk gelirdik. Çoğu arkadaşımı babası yağmura yakalanmamaları için çocuklarını arabalarıyla alırdı, arabaları olmayan aileler otobüsle bile olsa şemsiye tutmak için almaya geliyorlardı. O zamanlar annemi aramayı bile denemezdim çünkü o sırada ya işte oluyordu ya da işten çok yorgun döndüğünden uyuya kalmış olup, almaya gelmiyordu.
Bugün okulun ilk günüydü o yüzden yataktan kalkmakta epey zorlanmıştım. Hava artık kendini yataktan atıp serinlemek için yeterince boğucu bir şekilde sıcak değildi fakat Selen'in aşırı heyecanlı ve coşkulu sesi beni yataktan kaldırmak için yeterli olmuştu. Bazen Selen'in uyanık olması o kadar gürültüye neden oluyordu ki o uyandıktan sonra geri uyumam mümkün olmuyordu.
Selen henüz altı yaşındaki üvey kardeşimdi. Annemin üvey babamdan- Erol'dan- sahip olduğu benimle ikinci kızıydı. Ve Selen'i diğer kızından çok daha farklı seviyordu.
Anneler çocuklarını eşit sever, anneler her çocuğunu eşit görür...
Bu söze ne kadar istesem de katılmıyordum. İki ya da üç kişiyi aynı şekilde eşit şekilde sevmek mümkün olabilir miydi? En azından birini %1 daha fazla severdin. Selen'in benim aksime babası belliydi, annemin çok sevdiği kocasının genlerini taşıyordu. Ona 'tatlı kızım' diye sesleniyordu. Annemin Selen'e olan sevecen tavrı bazen kendimi yetim gibi hissetmeme neden oluyordu. Beni dünyaya getiren kişi benim annem değilmiş de başka biriymiş gibi geliyordu. Bazen annemin bana baktığı sırada gözlerinde o sıcaklığı arıyordum fakat hiçbir zaman bulamıyordum. Belki de sadece düşüncelerim abartıdan ibaretti fakat artık bende ona o sıcaklığı gösteremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ʎɐn ǝʇʞ!/yan etki
Teen FictionBu dünyada, bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat onu yetişip geçer. Yalan Ayda'nın dünyasında da uzun bir süre hızlıydı. Ta ki hakikat ile tanışana dek... Bir şekilde doğar, fakat binbir şekilde ölürüz...peki ya Ayda'nın ölümü?