4.

106 3 2
                                    

Multi- Buğra Aksoy

Arkadaşlar telden yazdığım için yazım hatalarım var kusura bakmayın. Bide okuyan 3-5 kişi var eğer hikayemde bir ışık görüyorsanız lütfen voteleyin :)

*****

Merdivenden yaklasan ayak sesleri beni kendime getirmisti. Duymamışım gibi davranacak ve en beklemedikleri zamanda kaçacaktım. Sesler daha da yaklaşınca bedenimi zor zahmet modern banyoya sürüklemiştim.

-Tık tık tık

bir şey demedim.

Kapıyı açtığı sıra bende banyo kapısını açarak odanın içine girmiştim.  Kot pantolon ve üzerine açık renk kot gömlek giymiş ve kollarını dirseklerine kadar kıvırmıştı. Tıpkı okuldaki gibi güzel görünüyordu. İlayda görse gene dibi düşerdi. Sevecen olmaya calışarak "Günaydin" dedi. Az önceki gerginliği hala üzerinden atamamış gibiydi. Bende hala atamamıştım ama doğal davranmak zorundaydım. Bir sekilde bi yerlerden telefon bulmak zorundaydım. Anlamadığım şeyse polislerin  nasıl hala daha izimizi bulamamış olmalarıydı.

Cevap vermeden yatağın nevresimini düzeltmeye başladım ilk kez odanın içine bu kadar girerek camın önüne geçti.

"Ne yani bana tavır mı alıyosun?"

Halâ tınlamıyordum. Elimdeki örtüye aniden el koyarak bileğinden kavradı. "Patronun kim olduğunu unutmuşsun anlaşılan." dedi.

Korkudan içim içimi yiyordu ama duygularımı belli etmeme konusunda ustalaştığım için sorun yoktu. Olabildiğince az konusmalıydım.  Korkumu içime atarak bilegimi kurtardım ve iki adım geriye gittim. Arkamda belirmişti.

"Benimle ters düşmek istemessin, inan bana." böyle tatlı biri nasıl bu kadar psikopat birine dönüsebilmişti hayret ediyorum. Kim bilir hayatımızın hangi kesitlerinde ne tür psikopatlarla aynı ortamda bulunduk?

Onunla ters gitmeyi istemiyordum. Korkuyordum. Konuşmuyordum.

Bu durumda onun üstünlüğünü bozucak tek silahımdı sesimi kullanmamam. Biliyordum, ben konusmadıkça ve korkumu belli etmedikce çılgına dönüyordu. Belkide onu çıldırtarak daha kötü yapıyordum ama şuan hiçbir şeyi mantıklı düşünemiyordum zaten.

"Ah prenses! Pesinden bu kadar koştuğum biri olmasaydın çoktan canını yakmıştım. şanslısın ki iyi günümdeyim. Hadi bakalım kahvaltı hazır."

Pasif direnişimi devam ettirerek merdivenlerden inen Eren'i takip ettim. Napıyım? Boğazım konusunda kendime engel olamıyordum hayır dünden beri de bişey yemeyince tıpış tıpış arkasından gitmek zorunda kaldim.

İlk kez gündüz gözüyle evi görüyordum. Çok büyüktü modern dizayn edilmişti ve kesinlikle insanı içine çeken bir havası vardı. Üst kattaki 8 kapının aksine-her biri oda mı bilmiyorum-  aşağıda kocaman bir oturma odası ve amerikan mutfagı vardı. Kaldığım odanın aksine burası siyah tonlarında değildi, iç açıcıydı.  Yan tarafta duvar yoktu tamamen cam mekandı, direk ormanı görüyordu.

Karadeniz'e gitmisliğim olmuştu bir kac kere. Oralar kadar gür ağaçlı  ve yokuş görünmüyordu ve ben hala tam olarak nerede oldugumuzu bilmiyordum. Soramazdımda malum konuşmama kararı almıştim. Eninde sonunda iki taraftan biri pes edicekti. Kim konusmayan, suratı mahkeme duvarı gibi birini yanında tutmak istesin ki? Beni kapı dışarı etmeleri yakındır diye düşünüyordum.

6 kişilik masanın üzerinde alelacele hazırlanmış -yumurta,peynir,zeytin,domates- vardı. Açikçası böyle bir evde yaşayan insanlardan cayın yanına meyvesuyu içen , ayrı tabaklara ayrılmış envai çesit yicekler beklerdim. Ufak çaplı şoktan sonra Mert sevecen bir sesle "Günaydın" dedi. Buğra ve Eren' in arasında kalmanın ezikligiyle nasil davranacağını kestiremez gibiydi.

SUÇLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin