-3-

828 58 25
                                    


Bir hafta oldukça hızlı geçmişti aslında. Göz açıp kapayıncaya kadar elime okul ile ilgili belgeler ulaşmış, almam gereken kitapları almış ve ders programım ile okulun açılacağı günü beklemeye başlamıştım. Olayların bu kadar hızlı gelişmesi beni bir yandan korkutuyor, bir yandan heyecanlandırıyordu. Dün, yatmadan önce Hoseok ile uzun uzun konuşmuştum. Neyse ki benim heyecanımı azaltmamda biraz etkisi olmuştu, at suratlının.

Şimdi okulun önünde, sırtımda çanta ile durmuş onu bekliyordum. Diğer öğrencilerin yanımdan, arkadaşları ile birlikte geçip okula girmeleri aklıma, diğer insanlar ile nasıl arkadaş olacağım düşüncesini getirse de şimdilik akışına bırakmaya karar vermiştim. Yani illa birbirini tanımayan insanlar vardır, diye düşünüp kendimi avutuyorum desem yalan olmazdı. Dudaklarımı büzüp eğdiğim başımı kaldırdım ve etrafa bakmaya başladım Hoseok için.

Gözlerimi etrafta gezdirirken tanıdık bir ifade görmem ile kaşlarımı çattım. Hemen benim yaslandığım duvarın karşısındaki duvara, aynı benim gibi yaslanan siyahlar içerisindeki, kafasını eğmiş bir şekilde telefonuna bakan çocuk bana bir yerden tanıdık gelmişti. Gözlerim ile ona bakmaya devam ederken birden kafasını kaldırması ile göz göze geldik ve benim az önce meraklı bakan gözlerim, şimdi tüm merakını kaybetmiş boş boş bakmaya başlamıştı çünkü karşımdaki bu çocuk, elemeler için okula geldiğim zaman ağaca yaslanıp bana gözlerini diken çocuktu.

Göz göze geldiğimizde ilk önce kaşlarını çatıp bana bakmış ama daha sonrasında kafasını hafifçe kaldırıp gülümsemişti. İşte yine o piç gülümsemesi ! Dişlerimi sıkıp kaşlarımı çatarak ona kötü kötü baksam da yüzündeki o boktan ifadeyi silmemiş bir de üstüne göz kırpıştı. Gözlerim kocaman açılırken yüzündeki ifadeden benimle eğlendiğini anlayabiliyordum, ama şöyle bir şey vardı ki Park Jimin, yani ben, asla böyle sapık herifleri cevapsız bırakmazdı.

Yüzüme normal ifade yerleştirip dudaklarımı dilim ile ıslatıp ısırdım veona baktım. Gerizekalı herif bu hareketimle ondan etkilendiğimi falan sanmıştı sanırım. Gözlerimi hafifçe sola kaydırdığımda elini sallayarak bana yaklaşan Hoseok'u fark ettim. Hoseok cidden tam zamanında gelmişti, çünkü birazdan yapacağım şeyden sonra kaçmak için birine ihtiyacım olacaktı.

Hala bana bakan çocuğa geri döndüğümde farklı olarak dudağını ısırmaya başladığını fark etmiştim. Dudaklarımı birbirine bastırıp olduğum yerde hafifçe sallanırken bir yandan da yüzümdeki 'masum' gülümseme ile alttan alttan ona bakıyordum, yüzündeki ifadeden numaramı yediğini anlamıştım bile. Hoseok'un bana çok yaklaştığını fark ettiğimde elimi kaldırıp saçımın bir tutamını kulağımın arkasına alırken siyahlar içerisindeki çocuğa baktım. Pür dikkat beni izlediğini fark ettiğimde derin bir nefes aldım.

Şimdi tam zamanı !

Hala kulağımın arkasında olan elimi kaldırıp ortadaki parmağım havada olacak şekilde diğer bütün parmaklarımı indirdim ve yüzümdeki gülümseme ile, az önce bahsettiğim gibi pür dikkat beni izleyen çocuğa gösterdim. İlk önce kaşları hafifçe havalanmış daha sonra ise dili ile dudaklarını yalamış ve sinirli bir ifade ile bana bakmıştı.

Git, kendini becer moron !

Dudağımı kıpırdatarak söylediğim şeylerden sonra dudakları düz bir çizgi şeklini almış ve gözleri daha da bir sert bakmaya başlamıştı. Tamam, şimdi açık konuşmak lazım biraz altıma sıçmadım değil ama bunu ona göstermeye hiç ama hiç niyetim yoktu. Bu yüzden yaslandığı yerden doğrulmuş bana gelmeye başlamıştı ki yanıma gelen Hoseok'un omzuna kolumu atmış ve onu olabildiğince çabuk içeri sürüklemeye başlamıştım. "Hoseok, beş saatten beri seni bekliyorum. Nerede kaldın öyle ?"

Sports & Arts High School | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin