0.1

186 34 141
                                    

Eğer bir gün bir kitapta, eskimiş ve tozlu raflardan birine bırakılmış bir defterde veyahut telefon ekranında bu kelimelerime denk gelirsen... vazgeç.

Çünkü ruhumda yeşeren her bir hücre, içinde bulunduğum dünyaya lanetler okurken ve bu lanetler beyaz bayraklarla donatılmış tüm kalelerimi zaptederken, hiç tanımadığım birine bu dünyada böylesine acayip şeyler olduğu fikrini aşılama isteği yok içimde. Aslında hayatın mucizelerle dolu olduğunu, hiç birimizin sıradan olmadığını ve bu dünyaya gözlerini açtığın andan itibaren bir geliş amacın, ömür boyu taşıdığın bir görev olduğunu işlemek istemiyorum aklının tertemiz köşelerine.

Küçük sıkıntılarınla yaşamaya, kahveni yudumlarken sırf biraz soğuk olduğu için suratını büzmeye ve seni hiçbir zaman gerçekten sevmemiş olan o insan için acı çekmeye devam et.


İyi okumalar 🪐

İyi okumalar 🪐

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Giriş

Safran sarısı toz bulutunun ardındaki sedir ağacı gölgesinde, tiz çığlıklar atan ve adeta tehlikenin yaklaştığını haykıran kargalara inat, batan güneşin kızıllığı altında son şarkımı söylüyordum.

Dudaklarıma kenetlenmiş intihara meyilli kelimeler, ilk kez kendini boşluğa bırakmaktan korkuyordu. Birçok şeyi anlatmaya çalışırken istemsizce havalanan ellerimi göğsümde birleştirmiş, gülüşünü benden saklamaya yeminli Tanrı'nın  gözlerine bakıyordum. Sustu. Sessizlik bir sis dalgası gibi etrafimızı sararken, ruhum ona tutunmaya çalıştı. Ellerim tutunmaya çalışmaktan mı yorgun fırlatıp atmaktan mı bilmiyordum. Ona uzanıp tutmaya çalıştıkça, tuttuğum tek şey her seferinde boşluklar oluyordu.

Güneş yoktu; ışık yoktu. Gökyüzünün neye benzediğini tam olarak hatırlayamıyordum. Ona bu kadar yakınken nasıl bu kadar uzak durabildiğimi kavrayamıyordum..

Karahindiba otlarının arasında kaybolmuştum ama sonra onun gözlerinde yeniden doğdum. O kadar yakınımdalardı ki grinin ve yeşilin tüm tonlarını görebiliyordum. Kasılan dudaklarımda ve soluk tenimde hala yaşam olduğunu haykıran tek yer gözlerimdi.

"Kalbim seni sevmeme izin vermiyor." diye mırıldandı.

Onun sesini duymak kalbimin daha hızlı atmasına sebep oldu. Ve sözlerinin ağırlığı ölümü düşleyen bedenimin sığındığı ütopik dünyadan çekip kurtaramadı beni. Ya da zihnimde öyle güzeldi ki, onu gerçeklerle kirletmek istemedi yüreğim. Kırgındım.

Eğer Tanrı gerçekten iyi olsaydı, şelalelerin aktığı bir cenette susuz kalmama izin vermezdi. Birbirine sıkıca oturan iki eş parça gibi yaratırdı fani bedenleri. Kendimi anlatamadığım ve anlayamadığım bir dünyanın ortasında yapayalnız bırakmazdı beni.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 26, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EmirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin