BÖLÜM-2 İKİ YABANCI

1.4K 1K 1.1K
                                    

Herkese yeniden selam! Bu bölümden sonra 3. Bölümü de arayı açmadan atacağım sonrasında ise hafta da bir bölüm gelecek.🫠

Oy vermeyi ve paragraf arası yorum yapmayı unutmayın🤍

Bölüm Şarkıları: İki Yabancı, yanlışız Senle, Hayat Gibi.

Keyifli Okumalar!

"Kaçmak, korkaklığın temsilcisidir, geriye dönüp savaşmak ise cesaretin."

İnsan doğar, yaşar ve ölür. Ve bu tüm hayatı boyunca yaşamına bir şeyleri sığdırmaya uğraşır. Kimi zaman sevgi, kimi zaman öfke. Kimi zaman da yalan... Hatta öyleleri vardır ki, hayatını yalanlar üzerine kurar. Kimi zaman tek bir yalan, tüm yaşamını esir ederdi.

Gecenin karanlığı üzerime sıçrayan lekeyi silmeye yetmiyordu. Hıçkırıklar içinde boş sokaklarda nereye gideceğimi bilmez bir şekilde koşuyordum. Kulaklarımı tırmalayan seslerden koşarak kurtulabileceğimi sanıyordum. Ondan uzak olduğumda vicdanımın sesini bastırabilirim sanıyordum. Ama bilmiyordum ki hatıraların izini nasıl silerim?

Yolun sonunda gibi görünen büyük hilale takıldı gözlerim, daha sonra yanında küçük ama parıl parıl parlayan yıldıza... Sıradan bir yıldız değildi. Ona yüklenen hatıralar vardı. Şimdi o hatıralar bile koskoca hayal kırıklığından başka bir şey değildi.

“Bak” dedi. “Görüyor musun? Gökyüzünde milyonlarca yıldız var ama sadece bir tanesi parlıyor.” Meraklı gözlerimi, işaret ettiği ayın yanında parlayan yıldıza diktim. Pırıltılar içerindeki yıldızdan gözlerimi alamıyordum. Sahiden de göğün tek parlayan yıldızıydı o.

“Evet,” diye karşılık verdim fısıldayan sesimle. Daha çok heyecan akıyordu sesimden. Bakışlarını gözlerime düşürdüğünde yönümü ona çevirdim. Gözbebekleri parıldıyordu. Bana doğru bir adım yaklaşarak hayranlıkla bakan gözleriyle yüzümün her zerresini inceledi. Parmakları yanağımı usulca okşamaya başladığında yutkundum. Dudaklarını araladığında ve sıcak nefesi yüzüme çarptığında gözlerimi yumdum.

“Gökyüzünde milyarlarca yıldız var ama sadece biri parlıyor. Dünyada da milyonlarca kadın var ama sadece biri özel. Benim parlayan yıldızım sensin Afife.”

Gözyaşlarımın ardı kesilmiyordu. Sadece boş sokaklarda koşuyordum. Daha çok kaçıyordum ancak neyden kaçtığımı da bilmiyordum. Belki kalbimin sesini duymak istemediğimdendi, belki de beni rahatsız eden vicdanımdan. Yere bastıkça tok ses çıkartıp boş sokaklarda yankılanan topuklu ayakkabılarım ayağımı vurmaya başlamıştı. Her yere basışımda parmak uçlarımı sızlatıyordu. Ayağımın burkulmasıyla ve dudaklarımdan bir inilti firar ettiğinde canımın acısına dayanamayarak hıçkırıklar içinde olduğum yere çöktüm ve ayakkabıları çıkartıp rasgele bir köşeye fırlattım. Sanki tüm hıncımı onlardan almak ister gibiydim.

Tenime damlayan sıvı ile bakışlarımı gökyüzüne çevirdiğim ve yağmurun yağdığını gördüm. Başımı öne eğerek gözlerimi kapattım ve yağmur damlalarının tenime değmesine izin verdim. Dudaklarımdan çıkan hıçkırığa engel olamayarak daha çok hıçkırmaya ve ağlamaya başladım. Bu gece akıttığım bu gözyaşları son olacaktı. Bu gecenin sabahına bambaşka bir Afife olarak uyanacaktım. Lakin şimdi küçük, savunmasız bir çocuk gibi akıtacaktım gözyaşlarımı.

“Her ölümün ardından yağmur yağar,” diye fısıldadım güçsüz çıkan sesimle.

Yağmurun yağış hızı gittikçe artıyordu ama bunu umursamadım. Göz yaşlarım yağmurun hızıyla yarışıyordu resmen. Bomboş olan sokakta hıçkırıklarım duvarlara çarparak yankılanıyordu. Yağmur suları yetmiyordu içimdeki yangını söndürmeye. Yağmur suları yetmiyordu üzerimdeki lekeyi temizlemeye. “Yağmur suyu kirli ruhlarımızı temizlemeye yeter mi?” diye sordum kendimce. Kaç kez yağmur yağması gerekirdi temizlenmek için?

CİNAYETİN MASKESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin