emirle birbirimize baktık ve hemen masanın solu daki kapıyı açtık. burası küçük bir odaydı ve tonla koli vardı. içine girip kapıyı kapattık.
"vay, vay ,vay ,vay tosuno.. ağzın burnun yesin o.." diye bir kadının şarkı mırıldandığını duyduk. emirle birbirimize anlamsızca baktık.
"yav bu Ömer bey de ne kadar dağınık çalışıyor ya. tabi arkasından temizleyen var." dedi kadın sitemkar bir şekilde. galiba evin yardımcısı diye düşündüm.
bu kapıyı açmamasını umuryorduk.
ses çıkarmamaya çalışsak da galiba kıçımla bir kutuyu devirmiştim. ya yağmur kıçınla dağları devirdin.
emir refleksen kalçamdan tuttu ve kendine çekti bir yandan eliyle ağzımı kapatırken."vay, vay, vay, vay tosuno.."
ah teyze iyi ki çok yüksek sesle şarkı söylüyorsun.
emirle göz göze geldik ve bir süre böyle kaldık. çünkü şuan bulunduğumuz durum biraz şeydi. sıcak yani. emirin bakışları yakıp geçiyordu beni nedense. ani bir hareketle dudaklarını ıslatmıştı. kırk yılın başı erkek bi kanka yapayım dedim o da aklımı başımdan alıyordu.
istemsizce dudağımın kenarını ısırmıştım.
nah istemsizce, seni cadı. o günden beri aklında kalmıştı değil mi?
içses bi susar mısın? şuan içten içe beni öpmesi için dua ediyorum da. geçen sefer öptüğümde itmişti beni. tekrar olursa bu sefer suratına bakamam.
bakışları yavaş yavaş dudaklarıma kaymaya başlamıştı. aramızda neredeyse hiç mesafe yoktu, şükürler olsun ki oda çok dardı ve emirin nefesini hissedebiliyordum. dudaklarımı araladım benim nefesinimin de ona değmesi için. köprücük kemiklerinin üzerinde boynuna doğru ılık ılık essin diye nefesim. sırtıma koyduğu diğer elini omuzlarımın üzerinde yavaşça gezdirdi. parmakları boynumdan tırmanıp çenemi kavrarken içten içe huylanmıştım. çenemi tuttuğu gibi başımı yukarı kaldırmıştım.
dudaklarımız arasındaki mesafe git gide azalmıştı. cesaret vermek adına bir kolumla ensesinden kavrarken, diğer elimle yüzünü kavradım. bakışları hala dudaklarımdaydı.
bense yüzünü inceliyordum. nasıl bu kadar özenerek yaratılabilir ki bir insan? şuan içim alev alev yanıyordu bunu hissedebiliyordum. çıplak tenimin üzerinde kurduğu baskı beni heyecanlandırıyordu. vücutlarımız yapışık olduğundan dekolte verdiğim göğüslerim gövdesine yapışıktı ve hala bir eli kalçamdaydı. yess be.
bir kez de ben dudaklarımı ıslattım. kalp atışlarını göğüslerimin üzerinde hissediyordum. gözüm boynuna kaydı. dudaklarıma bakıp yutkunmuştu. adem elması boynunda öyle güzel duruyordu ki.
daha ne kadar böyle bekleyeceğiz bilmiyorum. belki de sadece bize çok yavaş geliyordur zaman. dokunuşlarımızla zamanı durdurmuştuk resmen.
"Leyla abla, nerelerdesin seni arıyorum bir saattir?"
bu demirin sesiydi. demir geldi sıçtı ortamın içine.
emirin birden gözlerini fal taşı gibi açtı ve elinin hala kalçamda olduğunu farketti. hemen elini kalçamdan çekti. ulan çok da güzel kavramıştın be yiğidim. ellerini toparladı ama hala odada sıkışık olduğumuz için belimde birleştirdi.
ben de yüzünden çektim ve ikisini de ensesinde birleştirdim. sanki birazdan dans edecekmişiz gibi. bu da uyar bana. istemsizce gülümsedim emirin gözlerine bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yıldızların altında +18
Teen Fictionarkadaşıyla beraber kampa gelen bir genç kız ve onu bekleyen aşk...