hastalık.

281 4 2
                                    

aramızda garip bir çekim oluştu o zaman. aramızda o kadar az bir mesafe vardı ki nefesini suratımda hissediyordum artık.

bi dakika bi dakika.. yağmur sen klasik bir yavşağın seni böyle ele geçirmesine izin mi vereceksin yoksa ben seni kıçını mı tekmeleyeyim. bunlar inanmadığın aşkın saçmalıklarından birisi ve def et şimdi onu.

işte bir tokat attım ve onu ileri ittim. yüzüme şaşkın bir şekilde bakıyordu ve neye uğradığını şaşırmıştı. ay ışığında suratındaki kızarıklık belli oluyordu.

"napıyorsun be manyak!" diye bağırdı.

şaşkın bir şekilde baktım ve,
"asıl sen napıyorsun? biraz daha izin versem öpecektin oracıkta beni."

"senden hoşlandım çünkü ve bu doğal bir şey." dedi sanki çok normal bir şey gibi.

"ben izin vermedikçe beni öpemezsin!" diye bağırdım.

"ama dudaklarını kemirdin! sen de istedin!"

"her dudağını kemiren öpmeye mi çalışıyorsun sen? b-bi daha çıkma karşıma hadsiz." dedim.

üzerim tamamen ıslaktı tir tir titriyordum. soğuk esen rüzgar ıslak kıyafetlerimin beni dondurmasını sağlıyordu.

"donuyorsun!" dedi.

"allah allah h-hadi canım!" dedim dalgayla. ve yanından geçtim yürüyerek.

kolumdan tuttu.

"bari ceketimi giy. hasta olacaksın." dedi.

arkamı dönüp yüzüne bile bakmadan,
"sanane be!" dedim ve kolumu kurtardım. koşarak kampa ilerledim.

çadırın önüne geldiğimde artık iyice buz kesmiştim. fermuarı açtım ve içeri girdim. ezgi çadırdaydı. bana baktı şaşkın bir şekilde.

"niye sunuma gelmedin? ödev sunumu- bi saniye sen niye ıslaksın. noldu?" diye cırlamaya başladı elindeki şikeyi üstüme örterken.

aklıma demir'in üzerime yürüyüşü geldi ve koyu saçlarındaki ışık hüzmele- ne diyorum ben ya?

dişlerimin sesinden ancak konuşabildim,
"ben elimi yıkamak için çaya gittim.."

belki de devamını anlatmamalıyım. aklımdan çıkmalı çünkü ve eğer aklımdan çıkmasını istiyorsam bahsetmemeliydim.

"sonra düştüm." diye bitirdim.

...

üzerimi giyinmiştim ve yatıyordum üzerimde iki kat pikeyle. ezgi bana üzüntüyle bakıyordu,
"hasta olacaksın yağmur. baksana yanakların kıpkırmızı." dedi.

"b-bişey olmaz."

tam gözümü kapatıp uyuyacakken dışarıdan bir ses geldi. berkin sesiydi bu,

"ezgi müsait misin?"

göz ucuyla çadırın açılan fermuarına baktım.

"bak dışarıda ateş yaktık. istersen gelin sohbet ederiz." dedi sıcakkanlılıkla.

ezgi bana baktı,
"sen de gel yağmur. ateşin yanında ısınırız."

demir'in dışarıda olduğunu tahmin ederek,
"yok s-sen... hapşu. git." diyebildim zorlukla.

ezgi,
"burda donarak öleceksin yağmur." dedi ve yanıma geldi üzerimdeki pikeyi kaldırdı ve eline aldı.

"öleyim de kurtulayım!"

"şişşt nası söz o!"

zorlukla kalktım yerden ve fermuardan başımı eğerek çıktım. ezgi arkamdan elinde iki pikeyle geliyordu.

yıldızların altında +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin