"Mucize dedikleri 3 hece
Ben sana aidim her gece
Ölsemde söylemem ki kimseye
Gel hadi evlen benle."Çalan müziğe sessizce eşlik ederken aynı zamanda da oturduğum yerden bilgisayarda parmak çalışmaya devam ediyordum. Ne kadar hızlı yapmaya çalışsamda alışana kadar bir sürü hata yapıyordum ve tekrar başa dönüyordum. Aslında 10 parmak çalışmak için bir sebebim yoktu ama bi kere başarmak için uğraşacaktım. Başta yapamadığım için hırslanmış ve tekrar tekrar denememe neden olmuştu. Hırslanınca yapmadan bırakmıycak olmam büyük talihsizlik olmuştu. Çünkü bırakmak zorunda kalıyordum ve buda beni zorluyordu. Bazı kelimelere alışmış bir şekilde hızlı yazarken bazıları ise yavaş yazmamı sağlıyordu. Kafamı kaldırdığımda yemeğimi yiyememiş olduğumu gördüm. Çok ta sevdiğim bir yemek değildi aslında. Yukarıdan gelen ses ile molamın bittiğini de anlamış bulundum.
"İlaydaaa"
İzzet abinin sesini duyunca sinirlendirmemek adına bende ona seslendim. Yahu bir insan sinirlenince bu kadar korkunç olabilirmiydi ki.
"Hemen geliyorum" diyerek. Bilgisayarı kapatacaktım ki tekrar seslenmesiyle aslında molamın çoktan bittiğini fakat sipariş olmadığı için izzet abinin beni çağırmaya gerek duymadığını anlamış bulundum.
"Çabuk ol, gelirken krema getir aşağıdan."
Sipariş gelince üstelik ya yemek gelmişti ya da fondü. Yemek gelmemiş olmasını isteyerek kremayı kaptığım gibi yukarıya çıktım. İzzet abinin bir elinde telefon diğer elinde adisyon vardı. Gelen siparişin ne olduğuna bakmak için izzet abinin elinden adisyonu aldım. "Fondü" neyseki kolay bir yapımı vardı. Çok uğraştırmıyordu. Meyveleri yıkayıp izzet abinin önünde durduğu aslında tahta olan tezgaha bıraktım. Meyve tabağını ve tabağın kenarındaki hazneye koymak için mumlu çikolata kasesini 'ismi her neyse' koydum. Sonrada çikolatasını hazırladım. Ben çikolatasını hazırlarken izzet abi de meyveleri doğramıştı. Çikolatayı döküp zile 'garsonları çağırmak için kullanıyoruz.' bastım. Büşra gelip aldıktan sonra mutfak sessizliğe gömüldü. Bugün kafe yoğundu fakat şaşılacak bir durum ki mutfak ve nargile çok sakindi. Yoğunluğun bütün ilgisi bar mutfağınındı.
Normalde menü olarak kullanılan ama benim müzik dinlemek için mutfakta kullandırdığım tablette Cemal'in açtığı Fatih Bulut'tan Bedelini Öde şarkısı çalıyordu. Değiştirmek için tabletin yanına uğradım ve tam değiştirecekken izzet abinin bir şey dememesini fırsat bilmiştim. Ama arkadan gelen Cemal'in sesiyle irkilsemde belli etmemek adına sinirlenmiş gibi yaptım. Her ne kadar hoşuma gitsede!!
"Değiştirme."
Yüksek çıkan sesi biraz olsun beni korkutuyordu. Ama cevapsız kalamazdım. Onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu.
"Ya Allah Allah sanki sen dinliyorsun burda, bana işkence yapmaya hakkın yok"
Sanki bu şarkıyı sevmiyormuş gibi yapıyordum. Evde herzaman dinlediğimi bilmelerine gerek yoktu. Sadece Cemal ile atışmak için sebebim oluyordu.
"Olsun bu şarkı değişmeyecek "
derken son kelimenin üzerine bastıra bastıra söylemişti. Cemal'in şaşırmasını umarak hiç beklemediği bir tepki verdim ve
"İyi tamam "
diyerek ona kabul ettiğimi belirttim. Şaşırmıştı ama belli etmemek için
"Hah işte böyle sözümü dinle"
dedikten sonra nargile odasına girdi. Bende mutfağa göz gezdirdim. Yapılacak bir iş veya herhangi bir şey varmı diye ama yoktu. Çünkü aşağıya inmeden önce İzzet abi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞIM BÜYÜK BELADA
Teen FictionBasit bir kafe mutfakçısı kızın hikayesidir bu. Ne kadar basit görünsede kendi zorlukları vardır elbet.