BÖLÜM 4

45 7 1
                                    

"GÖK YARILSIN,BU GECE DE BİZİM İÇİN AĞLASIN BULUTLAR"

'Bir bela ile baş başasın prenses,unutma GECE OLUR ÇÖKER BULUTLAR' Aklıma kazınan bu cümlelerin benimle ne ilgisi olduğunu düşünüp durdum.Okul bahçesinde dolaşırken yanıma Can geldi.

"Hayırdır Lalin, ne bu hal? Cenk ile kavga etmişsiniz.Sebebini öğrenebilir miyim?"

"Öğrenemezsin .Çünkü saçma bir nedenden dolayı kavga ettik.Nedenini bilmediğim bir şekilde sürekli hayatıma karışıyor,kimle konuşsam sert çıkışıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum gerçekten." Bir anda ağlamaya başladım. Can başımda bir şeyler anlatırken onu duymuyordum bile. Yağmur yağmaya başladığı sırada koşarak okulun binasına girdik.

"Bak Lalin,Cenk sana değer veriyor. Hatta bu değer vermekten daha da öte bir şey. Cenk seni seviyor.Bunu sana söylemese bile hissettirmeye çalışıyor.Seni bir başkasının yanında görünce deliye dönüyor. Ne yaptığını bilmiyor. Yarın bir arkadaşımız gelecek Anıl. Anıl bizim çocukluk arkadaşımız. Yani beraber büyüdük ama annesi İsveç'te yaşadığı için bir süre orada kalmak zorundaydı. Senden tek ricam Cenk'i zor durumda bırakma,lütfen.Nasıl çocukluk geçirmiş biliyorsun zaten .O yüzden yanında ol .Sana zannetiğinden daha fazla değer veriyor. Beni hayal kırıklığına uğratmayacağına eminim. Şimdiden teşekkür ederim. Hadi sil gözyaşlarını sınıfa girelim bizimkiler bekliyor." Can'ın söyledikleri kalbimde bir yara açmıştı sanki. Cenk gerçekten beni mi seviyordu?

Sınıfa girdiğimde gözlerim Cenk'in gözleri ile buluştu. Yavaşça yanına yanaştım ve konuşabilmek için dudaklarımı araladım. Ancak ağzımdan hiç bir şey çıkmadı. Aklımda bir sürü şey var  ama dudaklarımız arasına gelmiyor. Dayanamayıp beni yanına oturttu.

"Lalin,sana karşı olan ilgimi anlamış olmalısın,öyle umuyorum yani. Seni neden seviyorum bilmiyorum.Bundan vazgeçmeye çalışıyorum ama olmuyor.Seni bir başkası ile görünce deliriyorum,kafayı yiyorum. Sana dokunan o ellerini kırmak istiyorum. Öldürmek istiyorum o it'i!!" Cenk git gide çirkinleşiyordu. İçindeki nefreti dışarıya atıyordu. Ama karşı çıkmayacaktım, susacaktım. Sesimi bile çıkartmadan onu dinledim. Aklıma Can'ın söylediği çocuk geldi, Anıl. Cenk'in dedikleri umrumda değilmiş gibi söze atladım.

"Yarın arkadaşınız geliyormuş,Anıl. Sizin adınıza sevindim." Ufak çaplı bir gülümsemeyle baktım gözlerine.

"E-evet ama sen nereden biliyorsun bunu?"

"Can söyledi. İsveç'te yaşıyormuş sanırım. Çocukluk arkadaşınızmış."

"Evet öyle. Onunla aramda kimsenin bilmediği bir bağ var Lalin. Yani biz Can ve Kaan ile sonradan tanıştık. Anıl benim kardeşim gibi. Diğerleri de öyle tabii,ama Anıl bir başka benim için. Bir süredir İsveç'te annesinin yanındaydı. Ama her şeyimi bilir. Ne kadar uzak olursa olsun her şeyimi anlatırım ona. Çok güvenirim ona. Küçükken ondan başka kimsem yoktu. Tabii daha sonra Can ve Kaan'da katıldı aramıza. O zaman söz verdik biz birbirimize 'ne kadar uzak olursak olalım birbirimizi asla bırakmayacağız,hayatımıza yeni insanlar girer belki ona her şeyim deriz,ama asla birbirimizi bırakmayacağız. Kavga dahi etsek hep yan yana olacağız!' Biz bu sözü birbirimize verdiğim anda aile dedik birbirimize,her şey dedik,kardeş dedik. Anıl şu an yanımızda değil ama yarın yanımızda. Onunla tanışacaksın. Ve eminim ki sen onu,o da seni sevecek." Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya süzülürken gözlerini gözlerime kenetledi. Bu an öyle güzel bir andı ki zamanı durdurmak istedim bi'an. Dışarıda bulutlar ağlıyor.içeride biz. Ellerimi yeni çıkmış sakallarına götürdüm. 

"Bahçeye çıkalım mı?"

"Yağmur yağıyor ıslanırsın"

"Ne olacak ki. Burada gözyaşlarımız ile ıslanıyoruz zaten " Kolundan tutup hızla merdivenlerden bahçeye indik. Ellerimi beline doladım. Eşsiz benzersiz kokusu büyülüyor gibiydi.

ŞelaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin