BÖLÜM 17

23 4 0
                                    

"LUNAPARKA GİDELİM Mİ?"

Cenk'i zar zor kaldırmam ile arabaya bindik. Gece boyunca hiç uyumadığım için haliyle çok yorgun ve bitkindim. Arabaya biner binmez uyudum. İçimde anlam veremediğim bir huzur vardı. Sanki beş yaşında ki çocuktum ve hayatta ki hiç bir şey umurumda değilmiş gibi plajdan dönmüş güneşten yorulmuş,annesi olmadığı için öne binen huzurlu bir çocuk gibiydim. Hayata dair herhangi bir yükü olmayan, sadece babasına pamuk şeker için yalvaran bir çocuk. Çok mutluydum. Ta ki saniyeler öncesine kadar. Ani bir fren ile gözlerimi açtım.

"Cenk!!"

"Sakin ol bir şey yok. Önüme köpek çıktı ezmemek için durdum."

"Ne köpeği,köpek falan yok."

"Nasıl yok,orada işte." Orada gerçekten de köpek yoktu. Belki korkup kaçmıştır diye düşünüp yola devam ettik. Kırmızı ışıkta Cenk bir anda bana dönüp hayretli bir şekilde bakmaya başladı.

"Neden bana öyle bakıyorsun?" Dedim meraklı bir ses tonuyla.

"Hiç. Öylesine. Lunapark'a gidelim mi?" Dedi bir anda.Ben daha cevap bile vermeden  tüm o anı çığlık atarcasına bağıran korna sesleri,yüzüme gelen cam kırıkları ve yanımızdan gelen , bizim ile beraber yerde neredeyse yuvarlanıyor denilecek gibi fırlayan tır vardı. O an her şey durmuştu. Kulaklarım sadece uğultu sesleri duyuyordu. Aşırı şekilde rahatsızlık veren çınlama sesi ve başıma batan camlar. Aslında hepsi rahatsız ediciydi. O an hiç bir şey düşünemedim. Kalbim atıyor muydu onu bile bilmiyordum. Zorlanarak ayağa kalktım. Etrafa insanlar doluşmıştı. Topallayarak ayakta durmaya çalıştım. Ben zorladıkça o da zorladı. Ayakta duramıyordum. Arabaya bindim ve şoför koltuğunda oturan Cenk'e baktım. Kafası kanıyordu. Bayılmış bir şekilde boynu bükük öylece yatıyordu oracıkta. Onu öyle gördükçe daha da kötü olmuştum. Sonrası yok zaten.

Saatler sonra gözlerimi bir hastane odasında açtım. Soğuk,yaşam ünitesi sesi,boynumda boyunluk,gözlerimden hala yaşlar akmış bir haldeydim. Oda da kimse yoktu. Kolumda ki serumu çıkartıp koşarak Cenk'i aramaya başladım. Hiç bir yerde yoktu. Elimde ki telefonum titreme başladı. Arayan Candı.
"Alo. Açtı açtı. Alo Lali neredesin kızım ya odan da yoksun."

"Can,Cenk nerede?"

"Sen gel odana nerede olduğunu söyleyeceğim ben sana."

"Can ben çocuk değilim. Cenk nerede diyorum."

"Yoğun bakımda. Durumunu soracak olursan biraz kötü. Doktor her şeye hazırlıklı olun dedi." Saatler önceki çınlama yine kulaklarıma misafirliğe gelmişti. Koşarak yoğun bakım odalarına gittim. İlk baktığım yerde buldum onu. Orada öylece yatıyordu. Başında sargı bezi,elinde serum öylece yatıyordu. Bir an önce uyanması için her şeyi yapabilirdim.

(2 hafta sonra)
"Doktor nerede Cenk uyandı." Elimde ki sıcak kahveyi yere atıp koşarak odasına girdim.
"Cenk iyi misin? Allah'ım sana şükürler olsun." Gözlerimden yaşlar sırayla akıyordu. Elimi eline götürdüm. Sımsıkı tuttum elini. Bir daha hiç bırakmamak adına söz verdim kendime.
"Teşekkür ederim. Siz kimsiniz? Doktor falan mı?" O an kalbimden vurulmuşa döndüm.

"Nasıl yani? Cenk benim Lalin. Senin Lalin'in."

"Kusura bakmayın hanımefendi hatırlayamadım." Doktor girdi söze.

"Cenk odada ki herkesi tanıyor musun?"

"Evet. Kaan,Can okuldan Sinan ve Merih."

"Peki Lalin'i? Ona dair herhangi bir şey hatırlamıyor musun?"

"Gerçekten hiç bir şey hatırlamıyorum. Kimsiniz siz?" Gözyaşlarımı sildim ve kendimi konuşabilmek için toparladım.

"En baştan başlayayım ben en iyisi. Seninle ve diğerleriyle okulda tanıştık. Anıl falan hatta bir kaç gün senin evinde kaldım annem memlekete gitti diye. Dün gece seninle bir yere yemeğe gittik. Sonrasında sen beni çok güzel bir yere çıkardın. Orada sevgilim olur musun dedin. Evet dedim. Sabaha kadar dizlerimde uyudun. Bir şey olur diye gözlerimi bile kırpmadım. Eve geri dönerken bana bakıyordun bir anda tır çarptı arabaya." Dedim ve ağlamamak için kendimi çok zor tuttum. Gözlerimin içine sanki bir yabancıymışım gibi bakıyordu.Sevdiğim kişi ben hariç herkesi hatırlıyordu. Bir hışımla odadan çıkıp koridorda buldum kendimi. Ağır ağır ilerleyerek kantine girdim. Sade bir kahve aldım ve masanın birine oturdum. Ellerimle gözlerimi sıkıca kapattım. Sanki bunlarım hiç biri olmamış,yaşanmamış gibi.
Hepimiz tanıdığımız insanların doğrularıyız. Ya tanıdığımız insanlar bir anda bizi tanımaz olursa? Yaşadığımız anlar yok olursa geriye ne kalır? Hele bu aşık olduğun adamsa.' Gerçekten ne kalırdı geriye? Kocaman bir boşluk. Bu boşlukta devriliyorum ve beni elimden tutup kim kaldıracak,bilmiyorum.

Oturduğum yerde ağlamaya başladım. Gözlerim ağlamaktan kupkuru olmuştu artık. Kantinden içeri giren Can'ı gördüm. Gelip yanıma oturdu.

"İyi misin kuzu?"

"Nasıl iyi olabilirim ki Can,nasıl?"

"Haklısın ne diyebilirim ki."

"Her şeyi hatırlıyor Can. Sadece ben,bir tek beni hatırlamıyor. Nasıl olabilir böyle bir şey?"

"O gün ne oldu Lali? Baştan anlatsana."

"Tepeden dönüyorduk. Bir anda fren yaptı. Neden diye sorduğum da köpek gördüğünü söyledi. Ama orada hiç köpek yoktu. Belki korkup kaçmıştır diye düşünüp boş verdim. Sonra bana bakmaya başladı. Neden bakıyorsun diye sorduğum da öylesine dedi. Sonra lunaparka gidelim mi diye sordu. Cevap veremeden gözlerim kapandı. Her şey durdu. Konuşmak istiyordum ama konuşamıyordum. Aklımda bir sürü şey vardı. Hiç birinin cevabı yoktu." Can gözleri dolmuş bir şekilde bakıyordu yüzüme.

"Lali sana bir şey söyleyeceğim ama panik yapma tamam mı?"

"Tamam söyle."

"Az önce Doktor girdi odaya. Ve dedi ki;'Şu anlık durumu için bir şey diyemeyeceğim. Hafıza kaybı bir süre sürebilir. Her şeyi geri hatırlayabilmesi için yaşadığı her şeyi tekrardan yaşatmanız gerekiyor. Dejavu gibi yani. Geçmiş olsun.' Yaşadıklarını ona tekrardan yaşatacağız. Seni tanıması için okulun ilk gününe geri döneceğiz. Her şey baştan başlayacak." Eğer beni gerçekten hatırlayacaksa,ben en baştan başlamaya hazırdım.

SELLAM ballarım. Şelalenin yeni bölümü ile karşınızdayım. Eğer hikayeyi beğendiyseniz oylayıp,yorum atmayı ve takip etmeyi unutmayıın. Sizleri seviyorum.^^Aysima.

İnstagram:aysima.alptkn

ŞelaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin