Bölüm müziği: Wardruna-Völuspâ
Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen 🖤
Keyifli okumalar ⚔️
🔥 🌪🔥🌪🔥🌪🔥🌪🔥🌪🔥🌪🔥🌪
Zamanın çok ötesinde, gökyüzüne yakın ama bir o kadar da uzak olan ayrılmış iki diyar vardı. Çorak toprakları kendilerine yuva bilen Morin halkı, acıma duygusundan yoksun ve insan görünümü taşıyan lanetlenmiş bir topluluktu. Gaddar ama bir o kadar adaletlilerdi. Güneşin küskün olduğu bu topraklara ışığı getirmek, lanetlenmeden önceki görkemlerine kavuşmak yegane arzularıydı. Yer yüzü aleminin karanlığında boğulmaksa en büyük korkularıydı.Hükümdarlıktaki en usta savaşçı ise karanlık piç Vodya'dan başkası değildi. Kral Sater'in evlilik dışı olan tek oğluydu.
Her zerresi karanlıkla dolu, acıdan zevk alan bir piç.Yüzündeki ara sıra ortay çıkan koca kıvrımlı damarlarının üzerindeki çizik ise onu olduğundan daha ürkütücü ve esrarengiz kılıyordu. Bastıkları çamurlu zemin kadar da çekici gözlere sahipti. Sanki başka bir bedenin gözlerini taşıyordu.
Simsiyah ve gri halkalı hareleri onun en muhteşem parçasıydı.Diğer tarafta ise güneşi kucaklayan, yıldızları pusula sayan Erk diyarı sakinleri vardı. Usta savaşçılar yetiştiren ve özgürlüğü her şeyden üstün tutan bu halk, Kral Kayra'nın hükmü altında barış içinde yaşıyorlardı. Yeşil ovaları, balta değmemiş ormanları ve tarım yapmak için verimli topraklara sahiplerdi.
Bu diyardaki kutsanmışlık, yaşayan yerlilerin bir kısmını üstün kas gücüyle ödüllendirmişti. Fakat Tanrının gönlünü incitecek ve ya tüm diyarların imparatoru tarafından cezayı hak edecek bir duruma sebebiyet verirlerse Morin halkından bir farkları kalmayacaktı.
25 yıl önceki verilen savaşta hem Erk, hem de Morin halkından fazlaca can kaybının olması nedeniyle iki diyarın ve diğer diyarların İmparatoru, ortak alanları olan çemberde o yıl yapılan bir anlaşmaya istinaden sınırı çizdi ve yabancıların, yani o diyara ait olmayanların geçmesi yasaklandı. Şayet geçecek biri olursa, o kişinin hükmünü bulunduğu diyardaki sorumlu kişi verecekti.
Erk diyarında sakinlik hüküm sürerken, Morin diyarında kasvet vardı. Çok nadir gülerler ve sırf eğlence olsun diye ziyafetler düzenlerlerdi.
Bu akşam ise o ziyafete katılmayan karanlık piç zindanın kapısında, elinde bir kase yemekle mahkumuyla baş başaydı.
"Ye şunu. Zaten burası yeterince soğuk. Eminim ölmek istemezsin."Mahkum yere tükürdü ve adamın yüzüne iğrenerek baktı. Aralarında duran parmaklıklara lanet okudu içinden. Eğer imkanı olsa onu şuracıkta boğup üzerinde tepinirdi. Fakat içindeki öfkesini dindirmekten başka bir yolu yoktu. Kafasını çalıştırıp burdan çıkmanın ya da kaçmanın bir yolunu bulmalıydı ve daha sonra intikamını alacak iyi bir plan yapmalıydı.
"Ne halt ediyorsan et. İster ye, ister geber. Umrumda bile değil."
Parmaklıklara doğru yaklaşıp biraz olsun içini soğutmak istedi kadın. Elleri soğuk demiri sardığında gözlerini adama dikti ve küçümseyen bir gülüş taktı yüzüne.
"Sahi mi? O yüzden günlerdir bir şeyler yemem için ısrar ediyorsun değil mi?""Aptal aptal konuşma."
"Açsana şu kilidi. Açta kim aptal sana göstereyim."
Adam acıma duygusuyla karışık öfkeli bakışını kadının tam gözlerinin içine yöneltti. Adımları ağır ağır ona doğru yaklaşırken gözlerini bir kere bile kırpmadı. Uzun kirpikleri, tozlanmış yüzü, bulutların arasından sızmaya çalışan ince ay ışığının altında parlıyor, sağ yanağındaki ince yara izini daha da belirginleştiriyordu. Sessiz ve yarı karanlık koridorda sadece attığı adımların sesi duyuluyordu. Birde aynı anda alıp verdikleri nefes.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATRAN ÇAĞI A&V
Fantasy"Katran Dağı'nda gecelerin biriktirdiği her cümleyi işitiyordum. İntikam ve acı talep ediyordu dilleri. Düşmüş bir meleğin kanatlarından güç bulduklarını haykırıyordu dudaklarından dökülen zehirli kelimeler. Cüretkar ve vahşiydi atılan nidalar. He...