🌗KARAR

512 546 631
                                    

Bölüm müziği: Balmorhea- The Winter

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen 🖤

Keyifli okumalar ⚔️

🔥🌪🔥🌪🔥🌪🔥🌪🔥🌪🔥🌪🔥🌪🔥
Gökyüzü kırgınlıkla göz yaşlarını dağa, taşa ve toprağa hınçla akıttı. Yere yapışan çimler başlarını kaldırmamakta kararlıyken, ağaçlar gelecek fırtınanın yasını şimdiden tutmaya başlamışlardı.
Beşerler bilmesede, doğa hüznün yaklaştığını hissedebiliyordu. Sessiz tutulan şahitlerdi onlar. Dile gelmek için yanıp tutuşan fakat bazen de suskun bırakıldıklarına şükür edenlerdi.

Dört gündür dinmek bilmeyen yağmuru penceresinden izliyordu Alin. İçinde bir yerlerde sıkıntı dolaşıyor, rahatlamak için ıslak toprak kokusunu soluğunda hapsediyordu.
Penceredeki aksine takıldı gözü. Sonra gidip eline bir ayna aldı ve ellerini yaralarında gezdirdi.

Sızlıyorlardı.

'Neden kazanmış gibi hissetmiyorum' diyerek sorguluyordu kendini. Yıllardır alt etmek istediği kişinin yerde yatan bedeni ve ölümü dileyen dudakları bir türlü çıkmıyordu aklından.

Dışarıdaki fırtınanın aksine, odanın her bir yanını saran sessiz rüzgar yüreğini yakıyordu.
Yanmayan ateşin kokusu buram buram burnuna geliyordu.

Kendini biraz olsun rahatlatmak, kafasını meşgul etmek adına odasından çıkıp ikiz kardeşi Alvin'in yanına gitmeye karar verdi. Saçlarına tutturduğu tokayı çıkarıp her telini serbest bıraktı.
Üzerine giydiği beyaz gömleği kırmızı hasır pantolonunun içine sokuşturup, yüzünün solgun bir çiçek gibi görünmesine aldırmadan odadan çıkarak uzun koridorda ilerledi.
Fakat bir sorun var gibiydi. Yanından hızla geçip giden askerlerin koşuşturmasını garipsesede yolunu değiştirmeden varmak istediği yere geldi.
Kapıyı tıklatıp girmesi için onay aldı ve içeriye adım attı.

Elindeki tebeşirle duvara çeşit çeşit semboller çizen Alvin, "Gel kardeşim." dedi ve elindekileri bırakıp ıslak bir bezle parmaklarını sildikten sonra Alin'e yöneldi.
"Geldiğimden beri seninle doğru düzgün konuşamadık. Anlatmak istediğin bir şeyler var gibi hissediyorum." dedi zarif sesiyle.

Alin tebessümle kardeşine baktı. Alvin, her zaman onun ne hissettiğini bilirdi.
İki kardeş diyarın en sakin, en dürüst ve en alçakgönüllü bireylerindendi.
Geçmişte aldığı büyülü darbeden sonra Alin'e bahşedilen güçlerin bir kısmı annesine benzesede o babasının potansiyeline daha yatkındı. En azından herkesin görüşü bu yöndeydi. Alvin ise kas gücü yerine büsbütün annesinin mirasını taşıyordu.

Alin aldığı nefesi sessizce dışarıya verip, "Öğrendiklerini görmek için sabırsızlanıyorum." dedi. İçini dökmek konusunda her zaman çekingen biri olmuştu zaten. Henüz kardeşine doyasıya sarılmadan yüreğinin yüklerini paylaşmak ona bencillik gibi geliyordu.

Genç adam kardeşinin ellerinden tutup onu şefkatle kollarının arasına alıp sarıldığında buna ihtiyaç duyduklarını gizleyemediler.
Alin, "Eğitime gitmenden nefret ediyorum. Bu defa çok uzun kaldın." diyerek tatlı bir sitemde bulunuyordu.

"Artık buradayım."

Kadın, kardeşinin kollarından sıyrıldı ve Alvin'in elini tutup kendi ensesine götürdü. Bir cadı olan kardeşinden, akıbeti hakkında bilgi istiyordu.

"Alin yapma. Biliyorsun ki seni göremiyorum."

"Fakat babamı görebiliyorsun. Bunun da bir yolu olmalı."

"Anlatmayı dene. Belki seni anlayabilirim."

Zarif adam kardeşini yatağının ucuna oturtup hemen yanına ilişti. Sarı-turuncu gözlere uzun uzun baktı ve, "Alin neden böyle hissediyorsun?" diye sordu. Sesinde endişe vardı.

KATRAN ÇAĞI   A&VHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin