7. BÖLÜM

102 46 48
                                    


Bölüm geç geldi af buyurun. Sizi seviyorum❤❤❤
Keyifli okumalarrr:))))


*********

Kahvaltımı yapıp üstümü değiştirmeye gittim. Dolabımdan siyah kareli kırmızı salopetimi giydim. Kıvırcık saçlarımı bi güzel yana attım. Toprak tonu makyaj yapıp hazırlanmamı tamamlamıştım. Masanın üstendeki çantama gerekli eşyalarımı kattım. Odadan çıkıp anneme seslendim

"Ben çıkıyorum anne." Annem salonun kapısında görülüp yanıma geldi

"Tamam kızım bende komşuya gideyim sarma saracağız. Ben seni tutmayayım fazla. Allah zihin açıklığı versin, kendinize dikkat edin."

Annemin konuşması bittiğinde ayakkabılıktan siyah dolgu topuklu botlarımı ve deri ceketimi çıkardım. Botlarımı ayağıma giyip seri bir hareketle ceketimide giyidim. Aynadan son bir defa daha kendime bakıp evimizin dış kapısını açtım. Binanın koridorunda yürümem bittiğinde elim kapının kulpunu sarmalarken derin bir nefes aldım. Kapıyı açtığım gibi nefesimi havaya vermem bir oldu. Kulaklığımı kulağıma taktım, telefondanda rastgele bir şarkı açıp başka dünyaya yolladım zihnimi.

Hayat ne kadar karışık değil mi? Sanki bir labirenttesin hangi tarafa yönelsen çıkmaz bir sokak. Sağa sapsan çıkmaz bir yol, sola sapsan çıkmaz bir yol. Bulamıyorsun doğru yolu ya da evren istemiyor doğru yolu bulmanı. Bir olay yaşamıştım. Sekizinci sınıftım annem ile dışarı çıkmış geziyorduk sonra bir parka gelip çimenlerin üstüne oturmuştuk. Annem bir şeyler anlatırken ben annemi dinlemiyordum. Çünkü gözüm bir yere takılmıştı, Baloncuya. Elinde bir tane balon vardı mavi renkti. Özgür olmak istiyordu, aklıma gelen fikirle anneme o balonu alması için çok ısrar ettim, bana 'çocukmusun sen Gece' Deyince bende 'balonları tek çocuklar mı alabiliyor.'
Dedim. Pes ederek gitti aldı bana o balonu. Elimdeki balonun ipini sıkıca tutup sahil kenarına doğru yürümeye başladım, annemde arkamdan. Kayalıklardan birine oturdum annemde yanıma oturdu. Neden burdayız diye sorunca gözlerimi balona çevirdim. Mühürlenen dudaklarımı aralayıp konuşmaya başlamıştım.

"Seni nereye bıraksam özgür olursun? Bir denize mi yoksa gökyüzüne mi? Deniz demek hırçın dalgalarla boğuşmak demek. Yani baloncuk orası senin için güzel bir yuva değil. Fakat gökyüzü demek uçmak demek. Dört mevsimi yaşamak demek. Başka yerleri keşfetmek demek. Uçan kuşlara selam vermek demek. Gökyüzü demek başka bir ütopya demek." Balonu elime aldım masumca. Balona tekrar bakıp konuşmaya başladım.

"Bir gökyüzü kadar özgür ve yalansız ol mavişim" Bıraktım balonu saldım sonsuzluğa. Anneme bakındım tepkisi nasıl diye. Gülümsüyordu, gururla gülümsüyordu hemde. Kollarını sarılmak için iki yana açmıştı. Sarıldım, sarıldık bir süre

Bu anım en sevdiklerimin arasında yer alıyordu. Ben balonun mahsur kaldığı labirenttim. Yardım istiyordu, özgür olmak istiyordu. Dayanamamıştım ve dileğini özgür kılmıştım. Artık zihnimi gerçek dünyaya geri getirdim çünkü gelmiştim. Eylül'ler cam kenarına oturmuş konuşuyorlardı. Durup bir süre baktım onlara, onlar tertemizken ben ise... ben ise. Cümlemin devamını getiremedim, vicdanım el vermedi. Bana zorla dokunmuştu, bir kız taciz edilmek ister mi? Namusunun kirlenmesini ister mi?

Biraz derin nefes alıp verdim olduğum yerde. Sonra karşıya geçmek için yürümeye başladım. Kafeye girip kızların olduğu tarafa yönelttim bedenimi. Kızlar büyük bir masaya oturmuştu iyi olmuş çünkü daha Uzay'larda gelecekti. Ve Ayaz'da gelmişti. Dolunay'ın sağ tarafındaki sandalyeye oturdum. Eylül Dolunay'ın karşısında, Hazal'da benim karşımda, Ayaz'da Hazal'ın yanında oturuyordu. Konuşmaya başladım

SESSİZ HAYKIRIŞLARIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin