3

31 12 3
                                    

Terden ıslanmış saçlarımla eve girip kendimi sıcak suyun altına attım. Sıcak suyun etkisiyle bedenim gevşedi ve mayıştı. Duştan çıkıp üzerime pijamalarımı giydim ve bir şeyler atıştırmak için aşağı indim.

Dolapta pek iç açıcı şeyler olduğu söylenemezdi. İçeriye gidip telefonumu aldım ve pizza siparişi verdim. Sporun da verdiği yorgunlukla kendimi koltuğa atıp telefonuma gelen mesajlara bakmaya başladım.
Sonunda okulun tamiratı bitmişti ve yarın okulu açacaklardı. Bu tatili biraz daha uzatsalar sıkıntıdan patlayabilirdim.
Her zamanki gibi arkadaşlarım nasılsın türünden mesaj atmışlardı. Sıradan arkadaş profili işte, başka ne beklenirdi ki?

Çalan kapının sesi zafer müziğini andırıyordu resmen. Koltuğun hemen yanında olan beyaz sehpanın üzerinden cüzdanımı alarak koşup kapıyı açtım.

"Sanırım sipariş sizin." dedi benden uzun ve yakışıklı sayılabilecek çocuk.

"Evet, teşekkürler." dedim ve ücretini ödeyip içeri geçtim.

Pizza kutusunu salonumuzun ortasında bulunan kahve masanın üzerine koyarak kapağını açtım.
Pizzanın altında sıkıştırılmış küçük bir kağıtta bir şeyler yazıyordu. Ama bu daha önce görmediğim harf ya da şekillerdi. Kağıdın arkasında da herhangibir şey yazmıyordu. Ben de alıp cüzdanımın içne koydum.

Televizyonda rastgele bir kanal açıp pizzamı yemeye başladım. Artık hiçbir şey düşüncelerimi susturamıyordu sanırım.
Aklıma o yaşlı adamın dedikleri geldi. Neden bana ait olmayan bir hayata dair anılar hatırlıyordum ki? Ayrıca Savat kimdi? Neydi tüm bu olanlar? Acaba kafayı mı yemiştim. Sanırım bu muhtemel bir şeydi.
Bunca olan şeylerin başka bir açıklaması olamazdı.

Tüm gün kafamdaki düşüncelerle boğuşup durdum. Hatırladığım anılar... Tekrar tekrar okuyup ne olduğunu çözmeye çalıştım ama sadece çalışmakla kaldım.
Beni düşüncelerimden ayıran açılan kapının sesi oldu. Annem ve babam gelmişlerdi.

"Oo, birileri yine yiyip yatmış." dedi annem. Her zaman fazla yememden şikayet ederdi ama kilo almıyor olmam ayrı güzeldi.

"Zaten yarın okul açılıyormuş, keyfini çıkarayım dedim."

"Akşama misafirimiz var." dedi annem mutfağa giderken.

"Yine mi?" dedim babama bakarak.

"Annenin hastaneden arkaşı işte. Çocuklarıyla gelecekler."

Mutfaktan annem yine seslendi "Akşam olduğunu ve gelmek üzere olduklarını umarım idrak edebilmişsindir Umut." dedi.

Yerimden kalkıp yukarı çıkarken "Tamam, yukarı çıkıp üzerimi giyeceğim ve gayet akıllı bir kız olup az yiyeceğim." dedim gülerek. Ara sıra eğlenebiliyorduk en azından.

Odama gidip dolabımı açtım. Kaç dakika orada öylece dolabıma baktım bilmiyorum ama en sonunda siyah uzun kollu bir elbisemi giydim.Havalar soğumaya başlamıştı ve açık şeyler giyip de üşümeye niyetim yoktu.
Saçlarımı da at kuyruğu yapıp dudağıma hafif bir kırmızılık katan parlatıcımı sürüp aşağı indim. Doğal olmayı daha çok seviyordum.

Masayı hazırlayan annem çıplak ayağımı gözleriyle işaret ederek "Kıyafetine aykırı olmuş." dedi.
Gülerek gidip 3-4 santim topuğu olan siyah ayakkabımı giyip içeri gidecekken kapı çaldı.

"Umut açar." dedi babam.
Sordu mu sanki bana açmaya niyetim var mıymış? Derin bir nefes alıp yüzüme sahte gülümsememi yerleştirip kapıyı açtım.

"Hoşgeldiniz." dedim.
Annemle aynı yaşta olan kadın bana gülümseyerek anneme sarıldı. Adam ise babamın yanına gidip selamlaştı. Arkalarında birisi daha vardı. Benim yaşlarımda benden biraz uzun bir çocuk. Gülümseyerek "Hoşbulduk. Ben Berat." dedi elini uzatarak. Artık yeni insanlarla tanışmak beni yoruyordu ama nezaketen ben de gülümsedim.
 "Umut." dedim ve elimi sıkıp içeri geçti.

Salona geçip annemin yanında oturdum."Umut, bu benim hastaneden arkadaşım Gülin, bu da eşi Bülent." dedi.

"Memnun oldum." dedim gülümseyerek. Gülin abla elini oğlunun omuzuna koyarak "Bu da oğlum Berat." dedi.
İkinci kez birbirimize gülümsedik.

Onlar her zamanki gibi benim canımı sıkacak iş güç meselelerinden konuşuyordu.
Karşımda oturan Berat'a baktım. O da sıkılmış olmalı ki etrafa boş boş bakıyordu.
Ayağa kalkıp "Biraz hava alacağım." dedim ve üzerime kalın bir ceket alıp dışarı çıktım.
İçeri tekrar gireceğim için kapıyı aralık bıraktım.

Bahçenin sonuna doğru ilerlerken kapı sesi duydum hızla arkama döndüm.
O da sıkılmış olmalı ki yanıma geldi. "Korkuttum mu?" dedi.
"Hayır, gelmeni beklemiyordum o kadar." dedim yürümeye devam ederek. "Umarım içeri tekrar nasıl gireceğimizi de biliyorsundur." dedim kapattığı kapıyı işaret ederek. Arkasına dönüp kapıya baktı. "Sanırım bilmiyorum." dedi.
Biraz daha hızlanıp benimle yan yana geldi ve "Bu durumda tanışmamız gerekiyor." dedi ama aslında onaylamamı bekler gibiydi.
"Klasik isim ve neleri sevip sevmediğini söyleme konuşması mı, pek sevmem ama bu seferlik bunu umursamayabilirim." dedim.
Tekrar gülümsedi. "Siyahı seviyorsun anlaşılan." Üzerimdeki elbiseye bakarak bunu anlaması zor değildi. "Evet, en çok siyah severim. Sende lacivert galiba." dedim üzerindeki kazağı gözlerimle işaret ederek.
Gülümsedi. Sanırım bu 'Evet' demekti.

Evin etrafından dolaşarak arka bahçeye geldik.
"Eve girme yöntemimi görmek ister misin?" dedim ela gözlerine bakarak. Sanırım ilk defa onu bu denli dikkatli inceliyordum. Gözleri benim soluk mavi gözlerime karşın parlaktı. Saçları ise kahverengi ve sarı arasıda kararsızlık yaşıyor gibiydi, tıpkı benimki gibi. Merakla başını salladı.
Üzerimdeki ceketi tutması için ona verdim. Elbisemin belindeki kemeri açarak çıkarınca elbisemin etek kısmı da çıkmış oldu. Bu elbisemi sevmemin bir diğer nedeni de kemeri çıkarınca şortlu bir tulum olmasıydı.
Elbisemin etek kısmını da ona verince şaşkınlıktan ağzı açıldı. "Böyle bir şey hiç beklemezdim." dedi. "Gördüklerin daha bir şey değil." dedim.

Geriye doğru gittim ve durdum. "Hünerlerini sergile." dedi gülümsemesiyle.
Hızla koşarak evin duvarının dibinde olan ağacın dalına sıçradım. İkinci defa sıçrayarak odamın açık olan penceresinden içeri süzüldüm.

"Gelmeyi düşünüyor musun?" dedim bir yandan gülüp bir yandan da aşağı sarkıyordum.
Elindekileri bana doğru attı. Biraz daha sarkmam gerekse de tutup içeriye koyabildim.
O benim gibi hızla koşup sıçramak yerine tırmanmayı tercih etti. Ağaca tırmanıp beni iterek odamın içerisine daldı. Tam yeri boylayacakken beni belimden yakaladı. Ela gözlerine bakınca gece gördüğüm o çocuğu anımsadım.
Sanki o beni tutuyordu.

"İyi misin?" dedi boğazını temizleyerek.

"Evet. Teşekkür ederim." dedim.

"Asıl ben teşekkür ederim. Çok güzeldi ve senden beklemediğim bir şeydi. Beni şaşırttın." dedi. Bir yandan elbisemin etek parçasını takarken bir yandan da ona bakıyordum. "Öyle kibar ve narin bir kız gibi göründüğüme bakma. Alakam yok." dedim.
Biz aşağı gülerek inerken çoktan masaya geçmişlerdi.

Annem bana bakıp "Sana kaç kere söylemem gerek Umut o ağaca tırmanma diye."

"Bence çok zevkliydi." dedi Berat anneme gülümseyerek.

-------

Gecenin geri kalanı o ağaca nasıl tırmanıp da içeri girdiğimiz ve ailemizin yeteneklerimizi anlatmasıyla geçmişti. Gecenin sonunda ise nihayet onları geçirip etrafı toplamıştık.
Yarın okulun olması beni pek memnun etmese de uyumam gerekiyordu.
Okula şiş ve uykusuzluktan morarmış gözlerle gitmek isteyeceğim en son şeydi.

Yukarı çıkıp odamın kapısını açmamla şok geçirmem bir oldu.
Kitaplığımdaki bütün kitaplar yerlerdeydi ve etrafa rastgele saçılmıştı.
Oradaki hiçbir kitap önemli değildi ama hatırladıklarımı yazdığım defter...
Hemen koşup her yeri dağıtarak defterimi aradım ama yoktu. Birisi almıştı ve buraya benim odamda olmayacağımı bilerek planlı şekilde gelmişti.

Bunu nereden mi anladım? Duvara yapıştırılmış olan kağıttan.

'Bu senin iyiliğin içindi.'






ArayışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin