4

32 14 2
                                    

Sabah alarmın sesine uyandım. Malum gitmem gereken bir okul vardı. Elimi yüzümü yıkayıp lacivert kareli dizimin bir karış üzerinde biten eteğimi ve lacivert kapüşonlumu giydim. Saçlarımı da doğal duracak şekilde maşaladım. Gözlerime rimel ve dudağıma da hafif kırmızılık veren dudak parlatıcımı sürüp siyah çantamı alıp aşağı indim. 

Annem ve babam daha uyudukları için sessizce siyah, bileğimin bir karış üstünde biten botumu ve siyah kot ceketimi giyip evden çıktım. 

Günler süren bir yorgunluk vardı üzerimde. Ruhsal yorgunluk..                                                                     
 Bunu biraz olsun üzerimden atabilmek adına okula yürüyerek gidiyordum. Sessizliğe ihtiyacım vardı. Tıpkı her insanın ihtiyacı olduğu gibi..

Siyah kulaklığımı telefonuma takıp sevdiğim bir kaç parça açtım. Telefonumu da cebime attım. Sanırım bunu özlemişim.  

Tek başıma müzik dinleyerek yürürken rüzgar esintisini saçlarımın arasından geçişini hissetmeyi...

Evim okula çok da uzak sayılmazdı bu yüzden acele etmeme gerek kalmıyordu. Evimin yakın olmasının kötü yanı ise sürekli bizim okuldan birileriyle karşılaşmamdı. Bu, sokaklarda tek başıma yürüme isteğimi olanaksız kılıyordu.

Okulun büyük demir kapısının önüne gelmiştim ama bir yanım o kapıdan geçmek istemiyordu. Sanırım bu geçmek zorunda olduğum dersler yüzündendi. Derin bir nefes aldım ve içeri girdim. Okulun bahçesi geniş ve yeşillik doluydu. Bunun bana huzur vermesi gerekirken sevmediğim simalar karşıma çıkarak bunu mahvediyordu. Bahçede ilerlerken birisi kolumu tuttu.

"Beni korkuttun." dedim otuz iki diş gülümseyen Berat'a.

"Ayıldın işte, fena mı oldu." dedi kulağımdaki kulaklıklarımı çıkararak. Onun bu sözüne karşı yüzümü eşkittim. Sevmediğim simaları ima ederek "Bunlar benim ayılmama yetiyor artıyor da." dedim ve yürümeye devam ettim.

"Hiç öyle birisi gibi durmuyorsun." dedi.

"Odamın penceresine tırmanacak biri gibi de durmuyordum." dedim 

"Haklısın." dedi kahkaha atarak.  

"Burda olman beni şaşırttı. Seni hiç bu okulda görmedim.." dedim. Cevap vermeden konuyu değiştirdi. Yüz ifadesi sanki yarasına tuz basmışım gibiydi. Kendimi kısacık bir anlığına suçlu hissettim.

Okulun girişinin merdivenlerinden çıkıp içeri girdiğimizde çoktan kalabalığa karışmıştık. O kalabalıkta beraber yürümemiz zor olsa da beraber yukarı çıkabilmiştik. Berat'a veda ederek sınıfıma yönelmiştim ki arkamdan kahkaha seslerini işittiğim Berat, yanıma adeta koşarak geldi.

"Sen nereye?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Sınıfıma, ya sen?"dedi yüzündeki gülümseme canlılığını korurken. 

"Yani, sen.."

"Hıhı, aynı sınıftayız. O sevmediğim simalar beni fazlasıyla ayıltıyordu artıyordu da." dedi eski sınıfını ima ederek ve bir kahkaha daha patlattı.

"Bizim sınıf daha kötü emin olabilirsin." dedim gözlerimi devirerek.

Sınıfa girdiğimde haksız olmadığımı bir kez daha görmüş oldum. Pınar yine sınıfta kavga edecek birini bulmuş saçını çekiştiriyordu. Onların etrafında toplanan kalabalığa gözlerimi devirip cam kenarında olan en arka sıraya geçtim. Berat da yanıma oturdu.                                                              

ArayışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin