Alpay'ın suratıma dik dik bakan yüzüne bir iki tane geçirmemek için zor duruyordum ama kendime hakim olabileceğime inanan tarafıma kulak verip sakin kalmayı tercih etmeye karar verdim.
Yaklaşık yarım saattir beni bir oraya bir buraya sürüklemiş, hasta halime acıdığını öne sürerek bana kahve almıştı. Buradaki tek sıkıntı kahveyi alırken bana daha önce yaşadığım bir rezilliği hatırlatmasıydı. Evet, Eralp'in üzerine yanlışlıkla döktüğüm kahve... Eralp'in bunu gidip Alpay'a anlatmasına mı şaşırsam yoksa Alpay'ın bana hiç merhamet duymayıp bunu yüzüme tokat gibi tekrar yüzüme çarpmasına mı sinir olsam bilmiyordum.
"Ya sen bana kızdın mı?" Alpay yanaklarımı sıkmak için yeltendiğinde elini sertçe geçirmiştim ve bu onun homurdanmasına sebep olmuştu. Bir süredir yakın arkadaştık ama bu iki de bir yüzümü mıncırabileceği anlamına asla ama asla gelmiyordu.
"Yok, canım. Ne kızması? Sadece kafana bir tane geçirip kristallerini yerinden oynatmak istiyorum." Alpay'ın bana masum masum bakan yüzüne inat onu terslediğimde bana dudaklarını büzerek baktı. Kabul etmem gereken bir şey varsa o da Alpay'ın cidden iyi bir arkadaş olduğuydu.
En son basketbol oynarken yaşanan kavgadan sonra ilk kez bir aradaydık ve açıkçası birazdan çok daha fazla tedirgindim ama bunu Alpay'a belli etmek istemiyordum. Çünkü Onat'ı mağara adamı belleyip sopasını kafasına kırmak istemesi çok olanaklıydı ve benim bünyem bir kavgayı daha kaldıracak kadar güçlü değildi.
Geçtiğimiz bir haftadaki kadar ağır olmasa da hala hastaydım ve burnum yeniden deli gibi akmaya başlamıştı. Kurutmadan yattığım saçlarımın benden intikam alacağı belliydi. Bunun yanına sesimin kısılması da eklenmişti ama eskisi kadar halsiz değildim ve gözlerim pek akmıyordu. Bunun için şükür falan edebilirdim çünkü girdiğim her ortamda bana hasta muamelesi yapılmasından fazlasıyla bıkmıştım.
Dün Furkanların evine gittiğimde Furkan dahi bir yerden sonra endişelenmiş ve ağladığımı falan düşünmüştü. Gerçi orada ağladığım bir kısım da mevcuttu ama biri bunu hastalığımla bağdaştırdığımda sinirlerim fazlasıyla bozuluyordu. Bunu kendime hatırlattığımda istemeden bir şeyi daha hatırlamıştım. Furkan'ın evindeki altın rengi çerçeveye sahip tablo... İçindeki çizim... Alpay'a bunu sormayı düşünsem de buna dair yeterli cesareti bulamamış ve bir pot kırmaktan korkmuştum.
Kabul edilmesi gereken bir gerçek vardı ve o da Furkanlarla Alpayların asla ama asla iyi anlaşamadığıydı. Hiçbirinin hiçbirine tahammülü yoktu ve benim bilmeden bir açık vermem bir felakete yol açabilirdi. Bunu cidden istemezdim. Özellikle Alpay'ın kaşındaki yarığa dikiş atıldığını yüzüne baktığımda bir kez daha fark ettikten sonra cidden istemezdim.
Furkan yanıma aniden geldiğinde sanki kalemimi arıyormuşum gibi yapmış, tabloyu görmezden geldiğimi hissettirmeye çalışmıştım ama bu konuda ne kadar başarılı olduğum bir muammaydı. Furkan benim hasta olmama dair birkaç uyarıda bulunmuştu, ben onun kabuk bağlamış yarasını ona hatırlatarak küçük bir fırça atmıştım ve sonrasında da ödevimizin büyük bir kısmını bitirmiş, ona çalıştırmam gereken kısımları da yarılamıştık. Ama tabloyu ve Çağlayla olan fotoğrafını fark ettikten sonra o evde bulunduğum her dakika duvarlar üstüme gelmeye devam etmişti. Bunu hatırladığımda istemsizce suratımı buruşturdum.
"Rüya, alo!" Alpay bana seslendiğinde sonunda düşüncelerimle ağzına kadar dolmuş olan dipsiz havuzdan kendimi çıkarmayı başarmış, silkelenmiştim.
"Ne oldu ya?" Bana aldığı sütlü kahveye ve en sevdiğim çikolataya baktığımda istemsizce sırıtmıştım. Alpay cidden olmayan ve hiçbir zaman da sahip olamayacağım abim gibiydi. Her ne kadar bazen saçma sapan konuşsa da onun da bana aynı hislerle yaklaştığını biliyordum ve bu içimi rahatlatıyor, kendimi güvende hissetmemi sağlıyordu. Her ne kadar Onatla birbirlerini yeseler de Alpay bunca şeye bir nevi benim yüzümden katlanıyordu ve bu bile onu fazlaca sevmem için yeterli bir nedendi. Her ne kadar kötü bir başlangıç yapsak da aramızı düzeltmeyi ve bu samimiyeti sağlamayı başarmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANGIN #wattys2023
ChickLit"Sinirli falan değilsin, Rüya. Sadece kalbin çok kırık," İri parmaklara sahip kemikli ellerinden biri saçlarımın arasına sızdığında yüksek seste seyreden ağlama krizimin sesi yavaşça alçalmaya, sessiz iç çekişlere dönmeye başlamıştı. Kolları belimde...