BÖLÜM ON ÜÇ: "BURUK"

746 252 456
                                    

Yeni bir bölümle karşınızdayım. Hepinize iyi okumalar!

İçimden gelen öfke dalgasının ağzımdan dökülen sözcüklere yansımaması adına verdiğim üstün çabanın sonuna ulaşmama fazlasıyla az kalsa da kendimi tutabildiğim kadar tutuyordum. Gerçi bir şey söylesem de onun umrunda olmayacağının gayet net bir şekilde farkında olduğum için kendimi frenleyişimin içinde bir mana bulmakta zorlanıyordum.

Bugün Azra'nın gidişinin ve Furkan'ı o kızla görüşümün üzerinden tamı tamına altı gün geçmişti ama ben ne Azrayı özlemeyi bırakabiliyordum ne de Furkan'a karşı içimdeki öfkeyi dizginleyebiliyordum. Bana hesap vermek zorunda değildi, beni umursamak veya bana değer vermek zorunda değildi. Ama bana değer verdiğini hissettirmişti, bu benim suçum değildi. Şimdi bu kadar dibe vurmuş olmamın sebebi ben değildim, bana ne yaptığını bilmeden canımı en üst düzeyde yakma yeteneğine sahip olan Furkan'dı.

"Bir susar mısınız?" Birden fazla kişi konuşuyormuşcasına seslenen Dilah'a baktım. Konuşan tek kişi Onat'tı ve bundan sonra izleyeceğimiz yol hakkında yorum yapıyordu. Dilah'ın kurduğu cümleden sonra Onat kaşlarının hafifçe kalkmasına izin verdi ve yüzünü Dilah'a çevirdi. Yaklaşık iki haftadır küslerdi ve buna rağmen yan yana gelip barışmamayı başarabiliyorlardı. Dilah ateşse Onat da baruttu...

Dilah'ın solgun ve huzursuz görünen suratına baktığımda kendimin de ondan çok farklı bir ifadeye sahip olmadığını bilmenin verdiği garip hisle yüzümü buruşturmak istedim. Onat onun karşı çaprazındaki sıraya oturmuş ve ona gözlerini dikmişti, yorgun gözüküyordu.

"Sustuk," Onat cümlesini keskin bir şekilde noktaladığında Dilah onunla muhatap olmamak adına olsa gerek kuracağı cümleyi biraz ertelemiş, ağzına görünmez bir kilit vurmuştu. 

Ortam gerginden çok huzursuzdu ve bunun tek nedeni Azra'nın gitmesi değildi, hepimiz farkındaydık. Deneme sınavından çıkalı yaklaşık on beş dakika olmuştu, bugün Cumartesiydi. Az sonra prova için bize verilen süre başlayacaktı ve şu anda da söyleyeceğimiz şarkılar konusunda tartışıyorduk. Azra ve Umut'a verilen dansın Azra'nın gidişiyle bozulmasının üstüne, ben Umutla o şekilde dans etmeyi kabul etmemiştim ve o dansı iptal etmiştik.

Umut'un yüzüne baktığımda dudağının kenarındaki kabuk bağlamış ufak yarayı bir kez daha fark ettim, altı gün önce tüm canlılığıyla orada olan yara solup gitmişti. Tıpkı Umut'un yüzü gibi... 

Yanımda oturan Furkan'a göz ucuyla baktım. Önümüzdeki sırada yüzleri bize dönük bir şekilde Çağrı ve Dilah oturuyordu. Sınıftakiler çıkınca Onat, Furkan'dan tarafa bir sıra daha çekmiş Umutla beraber oraya yerleşmişti. Furkan'ın bu ortamda olmasını, onla oturmayı hatta yüzünü görmeyi dahi istemiyordum.

Zihnime her düşüşünde boğazıma bir kanca saplayıp nefesimi kesen olay örgüsü tüm gerçekliğiyle yüzüme bir kez daha çarptığında sessiz bir nefes verdim. Furkan o gün beni fark etmiş miydi yoksa etmemiş miydi, buna dair en ufak bir fikrim dahi yoktu ve bu beni ciddi anlamda sinir ediyordu.

"Ortamdaki gerginlikten bebek yüzüm dört yaş yaşlandı be!" Çağrı sonunda çenesini tutamayıp bir isyan savurduğunda masadaki tüm yüzlerin ona dönmesiyle birlikte yerine sinmişti.

"Yarışmadan çekilmemiz gerektiğini düşünüyorum." Odak noktamız Çağrı olmaktan çıkmış, tüm yüzler bu yarışmaya katılmamız için bizi deli gibi sıkıştıran Dilah'a dönmüştü. Furkan'ın sessiz bir nefesin dudaklarından kaçmasına izin verdiğimde ona bakmamak için kendimle büyük çaplı bir savaş vermiştim.

O gün oraya daldığımda beni fark edip etmediğini ve ona karşı nasıl bir tavır sergilersem normal gözükebileceğimi bilmiyordum. Bu yüzden onunla muhatap olmamayı tercih etmemeye çalışıyor, sessiz kalıyordum. Aynı sırada oturduğumuz için bu sürekli daha zor bir hal alsa da bunu sürdürmeye devam edecektim. Çünkü yıllardır baktığımda heyecandan midemin kasılmasına sebep olan bu yüz, artık midemin sinir ve iğrenme hissiyle dolup taşmasından dolayı kendisine bakmamayı tercih etmeme sebep oluyordu.

YANGIN #wattys2023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin