''Kapa çeneni, pis sürtük.''
Genç adam, eliyle altında debelenen genç kızın boğazını sıkarken sırıttı. Elleri bu çirkin kızın boynunu sıkarken bir gram güç sarf etmiyordu.
Bu kız da diğerleri gibiydi. Bu yüzden, o da diğerleri gibi muamele görecek ve diğerleri gibi aynı yere gidecekti.
Nereye mi? Tabii ki cehennemin huzur dolu, kışkırtıcı, sıcak alevlerine.
Kız çıplak bacaklarını daha da çok sallayıp, boğazından kesik kesik ancak güçlü bir öğürme sesi yükselirken, genç adam parmaklarıyla kızın gırtlağını daha da çok sıktı. Nefes almasına izin vermeyecekti. Bunu kesinlikle yapmayacaktı.
Kızın nefesi kesilmişti. Soluk alamadığını fark edince, yüzünün ifadesi değişti. Adeta donmuştu, tıpkı güzel bir heykel gibi.
Genç adamın dudaklarına bir gülümseme daha yerleşirken sol eli cebine gitti. Keskin, kıvrılabilen bıçağı çıkartıp tek eliyle havaya kaldırdı.
Sağ eli kızın boğazından hafifçe geriye giderken bıçak ormandaki ağaçların arasına süzülen ay ışığıyla parıldıyordu. Genç kız birdenbire aldığı solukla afalladı ancak gözleri genç adamın saplayacakmış gibi tuttuğu bıçakla kocaman olmuştu. Ne yapacaktı? Tabii ki de bağırıp yardım çağıracaktı.
Ancak genç adam buna izin verecek miydi? Elbette hayır.
Bıçak ışık hızıyla aşağı inip kızın şahdamarına saplanarak bağırmasını önlerken, sıcak ve bordo rengi yoğun kan, beyaz boyundan yavaşça toprağa aktı.
*
Zır. Zır. Zır.
Rahatsız edici bir rüya. Açıkçası bundan gerçekten sıkılmıştı.
Uzun parmakları çalan telefona giderken homurdandı Chanyeol. Her sabah bu sinir bozucu sesle uyanmaktan nefret ediyordu, alarmını değiştirmeye ise ayrı bir üşeniyordu.
Odasının camından tam içeriye giren güneş ışığı kahverengi gözlerine vurdu ve Chanyeol tabii ki bundan da nefret ediyordu.
Telefonunu komidinin üstüne bırakıp yorganı üstünden itti ve yatakta doğruldu.
Kan başından aşağı hızla hücum ederken beynini bir gözden geçirmeye karar verdi. Dün gece gerçekten hareketli geçmişti, gece eve geç gelmişti, uyuyamamıştı, duş almamıştı ve üstelik boynu ağrıyordu. Her şeyi umursamıyormuş gibi yapıp yataktan kalktı ve odasındaki banyoya yöneldi. Çabucak banyo yapıp öğleden sonraki dersine yetişmesi gerekiyordu.
Duştan bornozuyla çıktı ve giyinmeden mutfakta bir krep yaptı. Üstüne akçaağaç şurubu döküp masaya oturdu ve sabah haberlerini ayrıntılı bir şekilde izlemek için kumandaya uzandı. Kızarmış hamur parçasını ağzında dikkatli bir şekilde çiğniyordu.
Ve televizyonu açıp birinci haberi görünce gözleri kocaman olmuştu. Oldukça tanıdık bir haberdi bu, hemen hemen her gün görüyordu. Okulundaki ve çevresindeki insanlar hep bundan bahsediyordu.
''Gizemli katil, yine bir genç kızı daha öldürdü!'' diyordu başlıkta. Ve kel, yaşlı bir muhabir anlatıyordu,
''Dün gece saat 12 sularında, 'Bombshell' yani, İngilizce de 'bomba' manasına gelen ismi taktığımız gizemli katil tekrardan bir genç kızın hayatını bitirdi.
Bombshell, arkasında şimdiye dek bir tane bile ipucu bırakmadı. Katilin Koreli olup olmadığı ve cinsiyeti meçhul ve az önce dediğimiz gibi, yalnızca genç kızları öldürmesi dışında hakkında en küçük bir bilgi ve ipucu bile yok. ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bombshell
Fanfictionİnsanların sandığı gibi bir ölüm makinesi değilim ben. Psikopat bir kişiliğim de yok. Bana dikkatle bakarsanız, çok önemli bir şey fark edeceksiniz. Ben sizim, siz de bensiniz.