''S-Sürtük.''
Baekhyun bildiği ve saygı duyduğu her şeye rağmen bu sözcüğü söylediğinde, midesine kocaman bir yumruk atılmış gibi hissediyordu.
Sooyoung kaşığını daldırdığı çorba kasesinden yavaşça kaldırdı kafasını, şaşkınlıkla Baekhyun'un yüzüne baktı.
''E-Efendim?'' diye mırıldandı yumuşak bir sesle. Masada yalnızca ikisi vardı, Chanyeol ellerini yıkamak için tuvalete gitmişti. Baekhyun bu sözcüğü ondan başka kimseye demiş olamazdı.
''Sana dedim,'' diye mırıldandı, Baekhyun yüzünü acımasızca bir ifadeye sokmaya çalışırken. Ancak bunu yapamıyordu. O kötü biri değildi. ''Buradaki tek sürtük sensin.''
Sooyoung duyduğu cümle ile elindeki kaşığı bıraktı. Bu çocuk ne demeye çalışıyordu böyle?
''N-Ne demek isti-''
Baekhyun, hızlı biriydi. Ve genelde amacına çabucak ulaşırdı, sonuçları hemencecik elde ederdi. Bu seferde öyle olacaktı. Her ne kadar kalbini kırsa da bu yalnızca Sooyoung'ın iyiliği içindi, bunu yapmak zorundaydı.
''Chanyeol'dan uzak dur,'' dedi birden, hafifçe kızın yüzüne yaklaştı, ''O benim sevgilim, seni sürtük.''
Sooyoung duyduğuyla bambaşka bir şaşkınlığa uğrarken Baekhyun pis pis sırıtmaya çalıştı ve başarmıştı da. Kızın ellerinin titrediğini görebiliyordu, onu kesinlikle şaşkınlığa uğratmıştı.
''S-Sevgili mi?'' diye sordu Sooyoung, sesi daha çok titrerken.
'' Evet, sürtük,'' diyerek yanıtladı Baekhyun, onu bekletmeden, ''Chanyeol benim sevgilim. Yalnızca benim.''
Bunları dediğine inanamıyordu. Ama yapmalıydı. Zorundaydı.
Sooyoung'sa anlayamıyordu. Karşısındaki çocuğun ne yapmaya çalıştığını da bilmiyordu.
''C-Chanyeol gay değil,'' dedi birdenbire. Dudaklarından nasıl çıktığını bile anlayamamıştı.
Baekhyun kıkırdadı. ''Gay olup olmadığını nereden bilebilirsin?'' diye mırıldandı, ''Aynı evde yaşıyoruz ve aynı yatakta uyuyoruz.'' Kaşlarını çattığında Sooyoung midesinin bulandığını ve damarlarındaki kanın damarlarına çarptığını hissetti.
''Şimdi. Buradan. Kaybol,'' diye mırıldandı Baekhyun onun yüzüne daha çok yaklaşarak, hareketiyle, kız geri geri çekilmeye başlamıştı. ''Eğer seni Chanyeol'ün dibinde görürsem, o iğrenç-Allah çarpacak amk- saçları cımbızla tek tek yolarım.''
Sooyoung zaten daha fazlasına dayanamazdı, köşedeki sandalyeden çantasını ve ceketini aldığında, Baekhyun onun gözlerinin kenarında birikmiş olan gözyaşlarını görebiliyordu. Kız ayağa kalktı ve restoranı terk etti.
Baekhyun şimdi masanın üstündeki üç kase tavuk suyu çorbası, koca bir tabak salata, bir sepet dilimlenmiş ekmek ve üç bardak kola ile kalakalmıştı. Yüzü ifadesizce karşıdaki sarı duvara bakıyordu. Bu işe nasıl bulaştığını bilmiyordu... Ne yapması gerektiğini de bilmiyordu. Parmaklarını sıkıp derin bir nefes aldı.
Chanyeol onu öldürecekti. Bunu başından beri biliyordu.
Öyleyse neden geriliyordu? Onu öldürmesi, Baekhyun için bir sorun muydu ki?
Yo, değildi.
Baekhyun'un gözleri, karşıdan gelen Chanyeol'ü görünce titremeye başladı. Devin yüzünde klasik ifadesi vardı; psikopatça bir gülümseme ve derin anlam içeren gözler.
Ancak Baekhyun'un yanına gelince küçük bir şaşkınlık yaşamıştı Chanyeol. Kız... Yoktu?
Baekhyun hiçbir şey yapmadı, yalnızca öyle durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bombshell
Fanfictionİnsanların sandığı gibi bir ölüm makinesi değilim ben. Psikopat bir kişiliğim de yok. Bana dikkatle bakarsanız, çok önemli bir şey fark edeceksiniz. Ben sizim, siz de bensiniz.