Aşağı indiğimde herkesin geniş ve gösterişli salonda oturduğunu gördüm. Girişe geldiğimde gözler beni bulurken eğilip selam verdim. Bakışlar sevecen bir şekilde önce yüzüme sonra ıslak saçlarıma kaydığında utanarak hafifçe öksürdüm ve boş bir yere oturmak için hareketlendim. E tabi kendi evimdeki çocuk değildim artık. Hiç değilse bir saçımı kurutabilirdim.
"Balayınızın güzel geçtiğini umuyorum Elizabeth.. " diyerek gülümseyen kraliçeye sevimli olduğunu düşündüğüm bir gülümseme bahşettim.
"Gayet güzeldi kraliçem." dedim ve bakışlarımı Kraliçenin gülen yüzünden çekip etrafı incelemeye başladım. Her yerde altın işlemesi vardı bir de altın ve altın. Bu kadar altını ne diye işlettiklerini düşünürken merdivenlerden gelen ayak seslerini işittim. Prens yavaş adımlarla merdivenleri inerken gözlerimiz buluştu. Sanarsın düelloyu kazanmış şövalyeydi. Yüzünde arsız sırıtışı (çok tatlı) vardı ve gözleri haylaz bir çocukmuş gibi parlıyordu. Bana göz kırpıp kaş göz yaptığında kaşlarımı çattım. Bende ona ne kaş göz yapıyorsun dercesine kaş göz yaptığımda neredeyse yanıma gelmişti. Gülüşünü duydum. Sadece onun değil az ilerimde oturan erkek kardeşi Jack'in de sessiz tutmaya çalıştığı gülüşünü de işitmiştim. Bir değil iki tane mübarek.
"Umarım yemek hazırdır. Çünkü çok açız değil mi El?" dediğinde yüzüne bakmaya devam ettim. Sonra bana ithafen konuştuğunu anlayıp toparlandım.
"Evet malûm yoldan geldik.." dediğimde yanıma oturmadan kalkmam için elini bana uzattı. Bu sırada diğerleri de ayaklanıp arka taraftaki büyük ve uzun masaya yürümeye başladılar. Kraliçe"Elbette. Sizin için neler hazırlattım neler.. Elizabeth bayılacaksın!" dediğinde aynen diye iç geçirdim. Elim prensin sıcak elinin içine kayarken bi an bende bayılacağım sanmıştım. Nedendir bilmiyorum her zaman olmasa da o bana böyle bakarken en ufak hareketi bana garip hissettiriyordu. Hızlıca elinden güç alıp yerimden kalktım ve elini nazikçe bırakıp hızlı adımlarla masaya ilerledim. Prens bana yetişip sandalyemi çektiğinde sessiz bir teşekkür edip yerime oturdum. Bu sırada da Kraliçeye
"Teşekkür ederim Kraliçem. Enfes görünüyorlar" diyerek ufak bir yağ çektim.
"Afiyet olsun!" diyerek gülümseyip yemeğe başlamamızı buyur eden krala ayak uydurdum. Yemek gerçekten lezzetliydi. Ben günlerce aç bırakılmışcasına yemek yemek isteğimi bastırarak yemeğimi yerken Arthur masayı oturduğu yerden resmen içine çekiyordu.
Lanet olası Prenseslik..
Bir süre daha çatal bıçak sesleri salonda çınlarken tıka basa dolmuş karnıma ufak bir bakış attım. Yemekten yorulmuş bedenimi geriye yaslarken derin bir nefes bıraktım. Bakışlarım karnımdan karşıma kaydığında Arthurun bakışlarıyla buluştu. Bana sırıtarak bakmaya devam ettiğinde gözlerimi devirip önümdeki suya uzanıp büyük bir yudum aldım. Şuan deprem olsa yerimden kalkamazdım.
Masada zaten bir ben bir prens ve onun iki erkek kardeşi kalmıştı. Kraliçe ve Kral yaklaşık iki dakika önce dinlenmek için odalarına çekilmişti ayrıca kral prenslere ilgilenmesi gereken bir kaç işten bahsetmişti. Büyük ihtimalle çalışma odasına çekilmiştir diye düşündüm."Kalkmayı düşünüyor musun?" kulağıma dolan sesle bakışlarım tekrar prensi buldu.
"Hayır" diyerek iyice sandalyeye yayıldığımda Jake ve Jhon gülerek yerinde kalktı."Abicim ve çok kıymetli Prensesimiz. Afiyet olsun. Birbirinizi yememeye çalışın" diyerek ayaklandı. Arthur göz devirerek yanında oturan Jake'in sandalyesine tekme attığında Jake güldü ve koşarcasına Jhon'a yetişti. Onlar gözden kaybolunca Arthurun bakışları tekrar beni buldu.
"Seni gezdirmemi ister misin?" dediğinde başımı olumsuz yönde salladım.
"Hayır.. Çok yedim yerimden kalkamıyorum" diyerek söylendim. Gülerek yerinden kalktı ve yanıma doğru yürüdü. Arkama geçip sandalyemi geri çektiğinde önüme doğru yürüdü ve kalkmam için elini uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prenses Elena
Teen FictionBiraz yüzünü güldürüp, tatlı hayallere kapılmanızı umduğum bir hikayedir :) İyi okumalar.