1.BÖLÜM

50 4 0
                                    

     Karar vermek! Bazı insanlar karsızlıktan bazıları ise çok kararlı olmaktan kaybeder. Hayata geldiğimizden bu yaşımıza kadar, hayatımız bir şeyleri seçmek bir şeyleri seçmeye karar vermekle başlar. Seçenekler yanlış olsa bile birini seçmek zorunda kalırız, bazen sana zarar vermeyeni değil de sana en az zarar vereni seçmek zorundayızdır. Çünkü hiç bir seçenekte sana zarar vemeyecek bir sonuç olmaz.

   O sabah da alarımın sesi sayesinde uykuyla bağımı kesmiş, yatakta yatarak boş boş tavana bakıyordum. Yataktan kalkmakla kalkmamak arasında kalmıştım ki bir hışın yataktan kalkıverdim. Salondan geçerek odamın karşısındaki banyoya gittim ılık bir duşa girdim. Suyun altında durmak beni rahatlatıyordu. Duştan çıktığımda saçlarımı havlu ile sardım dişlerimi de fırçaladıktan sonra salonun içinde olan Amerikan mutfağa gidip masanın üzerine kahvaltılık bir şeyler koydum ardından odama giderek üzerimi giyindim saçlarımı kurutup kâhküllerime förn çekerek kahvaltımı yapmak için mutfağa geri döndüm. Kahvaltıyı yaptıktan sonra hızlıca toparlayıp saat 08.00'da evden çıktım.

Bir kafede garsonluk yapıyorum. Okulumu bitirmiş ama henüz bir meslek edinememiştim. O yüzden tek başıma yaşadığım evin harcamları için çalışmam gerekiyor, aslında gerekmiyor. Antalya'da yaşayan ailem para gönderiyor ama yine de çalışmak istiyordum.

Yürüyerek kafeye geldim çoğunlukla gri ve mor renklerinde büyük güzel bir kafeydi. hemen soyunma odasına gidip sırt çantamı oradaki dolabıma yerleştirerek üzerimi giyinmeye başladım. Zaten hep siyah pantolon giydiğim için değiştirme gereği duymadım sadece beyaz bir tişört ve koyu mor bir önlüğü üzerime geçiriverdim. Siyah, belime kadar uzanan şaçlarımı dağınık bir şekilde atkuyruğu yapıp dolabımı kilitleyerek soyunma odasından ayrıldım.

Tezgaha Özgür'ün yanına gittim. Özgür benim neredeyse en yakın arkadaşım hemen hemen her şeyimi bilen birisi yani. Ayrıca sevgilim Ateş ile de arkadaşlar.
"Selam kanka naber."
"Aa selam Sumru. Sen ne ara geldin? Hiç anlamamışım geldiğini."
"Az önce geldim ya."
"hım. Şu ikinci masaya bir bakıversene çok yoğunuz bu gün, sabah sabah herkes gelmiş."
"Tamam hemen bakayım."
Elime menüyü ve küllüğü alarak masaya gittim. Dört genç erkek cam kenarına oturmuşlar sigara içiyorlardı. Küllüğü masaya bırakırken "Ne istersiniz?" diyerek iki menüyü masaya bıraktım. Kaşında piercing olan genç menüye bakmak yerine beni süzüyordu ve bundan çok rahatsız olmuştum ama şu an için yapacak bir şeyim yoktu işimi yapmak zorundaydım sonuçta.

"Sende otursana masamıza güzellik. Hem eyleniriz biraz fena mı olur?" diyerek bileğimden tutup çekiştirmeye başladı. Bileğimi kurtarmaya çalışırken "Bırak beni!" dedim ama sesimi fazla yükseltmiş olmalıyım ki cafedeki herkes bize bakmaya başladı. Özgür hemen yanıma gelip bileğimi kurtarmamda yardımcı oldu. Adama dönerek.

"Ben yardımcı olayım." dedi. Baya sinirli görünüyordu ve dişlerini sıkaraķ konuşuyordu.
"Sanane lan yürü git şuradan. Sen kimsin?" diyerek ayağa kalktı o ayağa kalkınca oturduğu sandalye arkaya düşüp yüksek bir ses çıkardı ve bir an irkilmeme sebep oldu. Tabii ki diğer üç kişi de baya sinirli bir şekilde ayağa kalktılar. Piercingi olan genç Özgür'ün üzerine doğru bir adım attı.
Özgür: "oğlum çıkın gidin şuradan olay çıkartmayın yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."
"Vaay bebe dişli çıktı." dedi arkadaşlarına bakarak ve sırıtarak. "Ne olacakmış biz çıkmazsak göster bakayım."
O sırada Özgür'ün kolunu tutup o çoçuktan uzaklaşması için geriye itmeye çalıştım ama kımıldamadı bile dişlerini sıkıyordu ve gözünü piercingli çocuktan ayırmıyordu. Bir kez daha deneyip "Özgür hadi bulaşma gidelim." dedim.
"Bak dinle manitanı siktir git." tam bunu söylediği an Özgür yumruğunu çocuğa geçirmişti bile ben ne olduğunu anlamadan çocuk ta Özgür'e karşılık vermeye başladı. Diger üç kişi de ayırmaya çalışıyordu ama arada Özgür'e yumruklar savuruyorlardı.

Özgür'ün bir çocuğu masanın üzerine fırlatmasıyla şok olmuştum resmen, cafe de oturan bazı müsteriler dışarıya çıkmış bazıları da ayırmaya çalışıyordu. Şu an tek yapabildiğim "yapmayın, durun, Özgür !" diye ard arda bağırıp çığlıklar atmamdı. Piercingi olan çocuk cebinden bıçak çıkartıp Özgür'e doğru savurmaya başlayınca kalbimin atış sesinden diğer sesleri duyamadım. Titriyordum ve çok korkuyordum benim yüzümden Özgür'e bir şey olsa bunu kaldıramazdım. Benim yüzümden olmasa bile kaldıramazdım belkide onu çok seviyordum. Her zor zamanlarımda yanımda olan kişiydi o, ve tabii bende onun zor zamanlarında yanında olmaya çalışıyorum ama o buna pek izin vermiyordu. Yere bir damla kan düştüğünde bacaklarım tutmadı resmen.

Polis mi? evet polisler gelmişti. Kavga yı ayırdılar cafe de oturduk durumu anlattık piercingli genç hemen atlayıp. "yalan ben kıza hiç bir şey söylemedim, sadece siparişimi verecektim, bu çocuk geldi durduk yere beni dövmeye kalktı manyak mıdır nedir." dedi ve kendimizi karakolda bulduk.

🦉🦉🦉

Birinci bölümün sonuna geldin.
Bu benim ilk kitabım.
Vote ve yorunların ile bana destek olurmusun.
Lütfen okumaya devam et. Bu kitabı okumak senin için doğru bir karar.
Seni seviyoruz güzel insan.♡
Hikaye boyunca yaptığım yazım yanlışları için şimdiden özür diliyorum.

AŞK MI? ARKADAŞ MI?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin