3

2.4K 148 16
                                    

Selam şimdi şürüdeye bölüm yok buna var demeyin önceden yazılmış bir bölüm sadece yavaş yavaş atmanın zamanı geldi bence bakalım sizler nasıl bulacaksınız🙈

*

Çekmeceye attığı ilaçları almak için mutfaktan çıkacağı vakit tezgah üzerindeki yarılanmış süt bardağını farketti ve ardından masanın kenarında bir karaltı. O an Ali'de film koptu ve acımadan üst üste iki el sıktı aradığı gölgeye. İşte şimdi rahatlamıştı. Orta da hiçbir sorun kalmamıştı.

Taki gölge kenara yığılıp uzun saçları yüzünü kaplayana kadar.

Uyku ve uyanıklık arasında gelip gitti bakışları. Uyumalı ve yarın için hazırlanmalıydı. Çok fazla şey vardı yapılması gereken. Eski kimliğini bir kenara bırakıp sanrılar ve acılar içinde ölme hayali bir süreliğine rafa kalkmıştı. Hiç istemese de -bakın önemle bekletmekte fayda vardı hiç istemede de öldürmesi gereken bir takım kötü kalpli haysiyetsiz insan müsveddesi vardı- uyumalıydı. Uyumalı ve yarına buz gibi uyanmalıydı. Sahi neden uyumuyordu? Birden hatırladı sebebini unutmak mümkünmüş gibi.

İçerde ne idüğü belirsiz yarı baygın bir kız çocuğu vardı. Sorgulanmayı bekliyordu. Şimdilerde hiç bir şey olmasa da eskiden hakkını fazlasıysa verdiği mesleği sayesinde bülbül gibi şakıtırdı yakaladığı haysiyetsizleri. Eskiyi hatırlamak istemedi yine. Ellerini şakaklarına bastırıp yok etmeyi denedi  bazı görüntüleri. Kayboluyor gibi olduklarında daha da berrak daha da canlı geliyorlardı aklına. Bir hata vardı bu işte. Unutmalıydı ve de uyumalı. Başını sakince yastığa bıraktı. İçerde inleyen küçük kızı düşünmeden.

Ne yapmalıydı onunla? Hiç şüphesiz sorgulamalıydı. Evet sorgulamalı. Fakat nedense kızın konuşmayacağına olan inancı gittikçe büyüyordu derinlerde bir yerde. Ela gözleri kısıldı. Uyumalıydı. Düşünmemeli sabaha hazır olmalıydı. Kolunu ağrıyan boynunun altından geçirdi. Diğer kolunu da gözlerine siper etti. Uyumalıydı. Alihana haber vermeliydi. Elinin boş döndüğünü söylemeliydi. Umut  ve telaşla telefonunu beklediğini biliyordu.

Odanın yarı açık penceresinden süzülen hava çıplak bacaklarına değdi. Karınından göğsüne tırmandı. Geceler soğuktu. Üşüdü. Üşümekten gocunmadı. Alihanı aramalıydı. Bulamadığını söylemeliydi. Sızlıyordu gözleri. Uyumalıydı. Yapacak çokça iş vardı. İkinci soğuk dalga vurdu bedenine. Perdede havalandı olduğu yerden rahatsız gibi. Nasıl bulacaktı? Nerelere bakmalıydı bu defa?

Bir inleme daha duydu. Kulaklar duymak için yaratılmış organlar olsa dahi işlevsizdi bu gece sahiplerinde. Çıkan rüzgardan etkilenip kapanmaya yüz tutmuş pencereden bir daha tenini ürperten o dalga geçti. Sinirlendi. Alihanı aramalıydı. Yeni planlar yapmalıydı. Parkede bıraktığı sert adımların habercisi olan öfkesi tahta pencerenin canına okuyacaktı. Sorguda neler sormalıydı? Tanıyor muydu peşinde oldukları adamları? Tanımaması imkansızdı. Küçük bir kızın ne işi vardı o adamlarla? Sertçe pervaza çarpan pencere çatladı bir kaç yerinden. Aynı sertlikle demir sapı çevrilip rüzgarın sesini kesti. Bu kadardı işte kesecekti o adamların sesini. Alihanı şimdi mi aramalı? Onları değilde küçük bir kızı buldum?

Yok olmazdı. Eli boş çıkamazdı kardeşinin karşısına. Salonda inlemesi kesilmeyen küçük kızı şimdi sorguya çekse? Uyumalıydı? Ağlama ve inlemesi kesilmiyordu ki ağzını açabilsin. Yarına kalmalıydı bazı şeyler. Yüz üstü yatağa uzandığında aklında ne Kumru ne Alihan ne de adını bilmediği küçük kız vardı. Aklındakini def etmek için çekmeceye uzandı eli kapağını açtığı kutudan iki küçük hap aldı. Dişlerinin arasına sıkıştırıp yuttu. Uyumalı ve yeni güne uyanmalıydı.

Eyşan...

Hiç olmazsa bu gece bırakmalıydı peşini. Bir an önce sızmazsa önce içerde inleyen kızın kafasını ardından içinde seslerin hiç es vermediği kendi kafasını koparacaktı.

GÖNÜL DAVASI !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin