Saat ikiye gelirken balon gibi şişip kızarmış gözlerimle yorumları okumaya devam ediyordum.
İnsanlar acımasızdı.
Kişileri elinde olmayan şeylerle yargılıyorlar, değiştiremeyecekleri özellikleri yüzünden kategorize ediyorlardı ve bunları yaparken onları kırıp kırmayacaklarını umursamıyorlardı.
Her şey bir tarafa beni en çok kızdıran, üzen şey hayatta en sevdiğim insanlardan biriyle karşılaştırılmaktı. Bu kadar saçma yorumları, değerlendirmeleri yapanlar söylediklerini bir saat sonra hatırlamayacaklardı ancak ben Alya ile yaşamaya devam edecektim.
Alya benim kendimi bildim bileli tartıştığım ikizimdi, fiziksel olarak ne kadar benzemiyorsak huy bakımından da o kadar farklıydık. Eğer kardeş olmasaydık büyük ihtimalle onunla düşman falan olurduk çünkü aşırı zıttız. O çok dışa dönük, eğlenceli, deli dolu. Bense utangaç, soğuk ve ağırbaşlıyımdır. Galiba bu şekilde birbirimizi tamamlıyoruz.
Ve onunla karşılaştırılmaktan nefret ediyorum. Gerçekten nefret ediyorum. O benden güzel olabilir -ki öyle zaten- ama bu ikiz olmamıza engel değil. Üstelik ben onunla kardeş olmaktan gurur duyuyorum. Ayrıca benim derslerimin ondan iyi olması benim ondan zeki olduğumu, onun ders çalışmadığını ya da benim inek olduğum anlamına gelmiyor. Yalnızca onun dikkati çabuk dağılıyor.
Zihnim kazan gibi olmuş, patlamasına saniyeler kalmıştı sanki. Ağlamaktan ağrıyan alnımı ovup su içtim ve o sırada rehberimde kayıtlı olmayan bir numara beni aradı.
Gecenin ikisinde bilinmeyen bir numara neden beni arasın ki? Ya dolandırıcı, hırsız falansa? Ya katil ya da organ mafyasıysa ve yerimi öğrenmek için beni arıyorsa?
Telefonu açıp titrek bir sesle "Alo?" dedim:
"Kimsiniz?"
"Dalya, sensin değil mi?" Kahretsin, adımı da biliyor! "Benim Aral." Aral mı?! "Bu annemin telefonu, kendi numaramdan ararsam açmazsın diye düşündüm. Konuşabilir miyiz? Ama mümkünse kendi telefonumdan seni arayayım ve aç, olur mu?" Aramayı yüzüne kapattım.
Lanet olsun! Ben buna o kadar laf ettim, neden beni arıyor ki?
Aral arıyor...
Açsam mı? O zaman sesimi duyar! Gerçi duydu zaten. Ne yapsam?
Çağrı süresi ben düşünürken doldu, kısa bir süre sonra tekrar arama geldi.
Bu kez açtım ancak giriş yapmadım:
"Ee, nasılsın?" Cevap vermedim ve dudağıma dişlerimi geçirdim. "Susacak mısın?" Kesinlikle evet. "Öyle olsun. Bu arada sesin çok... Tatlıymış." Gerçekten mi? "Bir diziye başlamayı planlıyorum, bana dizi önermeni istiyorum." Ne alaka?! "Saçma bir bahane oldu değil mi?" Aynen. "Aslında ben sana bir şey anlatacaktım, bunun için aradım. Doğu sana güvenebileceğimi söyledi fakat yine de uyarayım. Bunu kimseye anlatma lütfen. Zaten başkalarına anlatınca eline bir şeyler geçirecek türde bir sır değil." Neler oluyor? "Yatmadan önce masal dinliyormuş gibi düşün. Başlıyorum.
Bir zamanlar on dört yaşında, mavi gözlü, sarışın bir kız varmış. Bu kız çok akıllı ve bilgiliymiş, ondan üç yaş büyük ağabeyinin bile onunla vakit geçirmeyi çok sevmesini sağlayacak kadar da eğlenceliymiş.
Aynı zamanda liseye yeni başlayacağı için çok heyecanlı olan bu kız, heyecanının karşılığını görememiş yeni okulundan çünkü kimse onunla arkadaş olmak istemiyormuş. Herkesin odak noktası daha küçükken geçirdiği kalp hastalığı yüzünden kullandığı ilaçlardan kaynaklanan fazla kilolarıymış. Herkes onunla dalga geçiyor, gururunu incitiyormuş. Ona yapılanlar zaman ilerledikçe artarak devam etmiş, yapılanlar arttıkça etkisi de artmış tabii. Her gün okula gitmeden önce nöbet geçiriyor, eve gelince ağlama krizine giriyormuş. Ailesi onun için çok korkuyormuş. Bir psikiyatrist bulmuşlar, okul müdürünün ısrarlarına rağmen tam burslu girdiği özel okuldan onu alma kararı almışlar. Sonra...
Sonra ne olmuş biliyor musun? Mucizevi bir şekilde Hazar isimli bu kız okulundan ayrılmak istemediğini söylemiş ve sabahları koşarak servise biner olmuş. Annesi kapısını dinleyinceye kadar ailesinden kimse bunun sebebini anlamamış.
Meğer Hazar'ın onu diğerlerinin laflarından koruyan, ona değer veren bir erkek arkadaşı varmış! Adı lazım olmayan bu kişiye Hazar'ın ailesi ciddi bir minnet duyuyorlarmış çünkü resmen onu hayata döndürmüş bu çocuk.
Her şey bir süreliğine çok iyi gitmiş. Gerçekten. Hazar mutluymuş, otomatik olarak ailesi de öyle. Ancak bir gün Hazar o çocuğun evine gitmiş ve olanlar olmuş. Çocuk onu taciz ettiği gibi bir de çok yakında her yere yayılacak bir videosunu da çekmiş." Burnunu mu çekti o? Aral ağlıyor muydu? "Hazar benim kız kardeşimdi ve iki yıl kadar önce intihar etti." Ağzımdan çıkan şaşkınlık ve göz yaşıyla karışık çığlığı elimle engelledim. "Annem ve babam emlakçı olduğundan bir evin satışına giderlerken başında beni bırakmışlardı. Ona göz kulak olacaktım sözde. Bana banyoya gireceğini söylemişti ve benim bir terslik olduğunu anlamam için banyoya girmesinin üzerinden iki saat geçmesi gerekti. Kapıyı kırarken omzum çıktı ama iş işten çoktan geçmişti." Aman Tanrım... "Bunu bana acı diye anlatmıyorum. Seni anlayabileceğimi de iddia etmiyorum. Sadece... Çabalabilirim."
***
Aral'ın küçük sırrını, büyük travmasını öğrendik. 😔
Söylediğiniz ya da yaptığınız şeyler tahmin ettiğinizden kötü şeylere yol açabilir.
Dikkat edin 🙏Kendinizi sevin, ben sizi çok seviyorum ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daima Güzeller Kazanır
Storie breviaral_gundogdu: Merhaba sevgili sevgilim olmayan kız aral_gundogdu: İnsanlara sevgili olduğumuzu söylemeyi kesmeye ne dersin? *** Hep iyilerin kazandığı palavra, daima güzeller kazanır! *** Kapak tasarımı bana aittir! Gerçek hayata dayanmaktadır! Bu...