Bölüm 20: Takvimlerin Bilmediği Çok Özel Bir Gün

23.2K 2.5K 7.3K
                                    

Buraya en sevdiğiniz harfi bırakın, ama parantez içinde olsun. Ben başlıyoru(M)

Keyifli oku(M)alar *sonsuz kalpler*

-------

Jungkook, dairesinde yankılanan zil sesini duyduğunda büyük bir koliyi giysi dolabının içine apar topar sıkıştırdı. İçinden çıkardığı tavşanlı anahtarlığı ise eşofmanının geniş cebine sokuşturdu. Bir anahtarlığın hesabı nasıl sorulurdu bilmiyordu ama bu akşam onu ziyaret eden iki konuğun bundan haberi olmalıydı.

Dairesinin kapısını açtığında iki konuğuna nazikçe gülümsedi. Yine de bu gülüşü içten değildi. Bakışları Jimin ve Hoseok arasında gidip geliyordu. Onların katillerle bir alakaları olabileceği gerçeği Jungkook'u içten içe mahvediyordu.

"Geç kaldık." dedi Hoseok. "Hepsi Jimin'in suçu. Arabam olmadığı için onun beni evden almasını bekledim."

Hoseok, ikisinin de önüne geçip oturma odasına doğru ilerlemeye başladığında Jimin de hemen arkasındaydı. Jungkook'la yan yana yürüyorlardı. Eliyle uzun boylu arkadaşının omzuna dokunup, "Kusura bakma, ekiple birlikte yemekteydik." dedi. "Bu yüzden geç kaldım."

"Ekip?"

"Müzik video çektiğimiz esnada gördüğün ekip işte. Taehyung'un albümü bugün tamamlanmış oldu. Henüz yayınlanmadı ama hepimize moral olması adına bir yemek düzenlendi."

"Taehyung da orada mıydı?"

"Evet, tabii ki oradaydı. Ben biraz erken kalktım ama Taehyung ekiple birlikte oturmaya devam ediyordu. Muhtemelen hâlâ oturuyor olmalı."

Jimin her seferinde, bunu nasıl yapıyordu bilinmez, Jungkook'u kışkırtıyordu. Unuttuğu şey ise arkadaşının öfkesiydi. Jungkook öfkelendiği zamanlarda çekilmez bir adama dönüşüyordu.

Hoseok, oturma odasındaki beyaz, tekli koltuğa yerleştiğinde Jimin de kendine oturacak bir yerler buldu. Jungkook, ikisinin de karşısına geçti ve bacaklarını rahatça açarak oturdu. Suratı ifadesizdi. Karşısında oturan iki arkadaşına nasıl bakması gerektiğini bilmiyordu. Buna karar verebilmek adına cebindeki anahtarlığı çıkardı.

Anahtarlık, onun işaret parmağından aşağıya sallanıyordu. Hoseok ve Jimin hiç beklemedikleri bir görüntüyle karşılaşmışlardı o dakikada. Jungkook, ikisinin ifadelerini teker teker inceledi. Bu anahtarlığın neden burada olduğunu bilmiyorlarmış gibi görünüyorlardı.

"Eski eşyalarımı biliyorsunuz." dediğinde iki arkadaşı da kafalarını salladılar. "Eski eşyalarım arasında dikkatimi en az çeken şey buydu. Okul çantama takılı olan anahtarlık." Öne doğru eğildi ve anahtarlığı yukarıda tutmaya devam etti. Tavşanın minik ayakları sallanırken Jungkook bir kez daha konuştu, "Bu anahtarlık hakkında eminim ki bir şeyler hatırlıyor olmalısınız."

"Çantandan hiç ayırmazdın." dedi Jimin. Bunu söylediği anda Jungkook'un bakışları onun üzerine kilitlendi. Jungkook'un bakışlarının bu akşam ne kadar farklı olduğunu gördüğünde boğazı kurudu. O an arkadaşının önünde yutkunmak istemedi. Çünkü biliyordu, Jungkook o dakikada her şeyi yanlış anlayabilecek bir durumdaydı.

"Aslında bu sorunun cevabını Hoseok'tan duymayı istiyordum ama hiçbir şeyi hatırlamayan sen, ondan önce cevap verdin. Hayret, değerli arkadaşlarının suratlarını veya isimlerini hatırlamıyorsun ama benim değersiz anahtarlığımı hatırlıyorsun Jimin."

"Aynı şey değil, Jungkook." dediğinde boğazı kuru olduğu için konuşurken canı yanıyordu. Jimin, bunun sadece boğazdan değil de vicdanından gelen, üstü kapatılmaya çalışan bir yaranın sızısı olduğunu fark etti. Bir süre sonra Jungkook'un suratına bakmak bile çok zor olacaktı, bundan emindi. Son dakikaya kadar direniyordu. En azından arkadaşlarına daha fazla ihanet etmemek adına kendini tutuyordu.

Save It Til Morning | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin