Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum... Keyifli okumalar *sonsuz kalpler*
-------
"Morg" yazısının hemen altındaydı Seola. Etrafı dinliyordu. Kang Dae'nin annesi olduğunu tahmin ettiği bir kadın vardı. Ortalığı yıkmak istercesine bağırışından anlamıştı. Fakat onun asıl dikkatini çeken şey, beyaz önlüklü insanların suratlarıydı. Bazılarını tanıyordu. Daha önceden Namjoon'un evine gelmiş olan, ancak çok da muhabbeti olmayan insanlardı.
Güya kameraları kontrol etmişler, hastanenin güvenlik sistemini sorumlu tutmuşlardı. Neden bütün bu cesetler Namjoon'un çalıştığı hastanelerden kaçırılıyordu? Bu üçüncü vakaydı. Belki de son olmayacaktı. Seola çok sinirlendiği için beyaz önlüklü insanlardan birinin peşine takıldı. Kadının saçları dağınık bir şekilde toplanmıştı ve dün geceden beri nöbette olduğunu temsil eden mor gözaltları vardı. Yürüyüşü hızlıydı. Seola tarafından takip edildiğinin farkındaydı.
Yalnızca personelin kullandığı asansöre kartını okuttuğunda kapılar onun için açıldı. Seola ise bu kısacık zaman diliminde beyaz önlüklü kadına iyice yaklaşmıştı. Kadın, asansör kabinine bir adım atmıştı ki güçlü bir el onun bileğini kavradı.
Seola, dünyadaki huzur bulamamış ruhlardan bir tanesine sahipti. Bu da duygularını kontrolsüz yaşamasına, çabuk öfkelenmesine sebep oluyordu. Tıpkı yaşadığını iddia eden diğer huzursuz ruhlar gibiydi. Hiçbir fark yoktu. Seola'nın başka bir bedende hayat bulması, onu diğer insanlardan farklı kılmıyordu.
Kadın, Seola'dan kurtulmak için bileğini aşağı yukarı hareket ettirdi. İşe yaramadı, Seola onu daha sıkı tuttu. Bu sefer de geriye doğru gitmeyi denedi ve Seola ile birlikte asansör kabinine binmiş oldular. Seola, kabine geçer geçmez kadının boğazına yapıştı ve kapılar onların üstüne kapandı.
"Kim Namjoon nerede?"
"Bilmiyorum."
"Ona yardım ettin değil mi? Sıradan bir arkadaşı değilsin sen."
"Neden bahsettiğini bilmiyorum."
Seola, onun boğazına baskı yaptığında, "Namjoon belki de beni cezaevinde ziyarete gelir." dedi. "Ancak o zaman görüşebiliriz sanırım."
Kadın, boğazını sıkan ele karşı güçsüz kaldı. "B-buradaydı." dedi, nefesi kesildiğinde. "Namjoon... buradaydı."
"Nerede?"
"Bilmiyorum... gitti... sanırım..."
"Kang Dae'yi birlikte mi kaçırdınız?"
"B-ben..."
Seola elini gevşetti ve kadının nefes almasına izin verdi. Dizlerinin bağı çözülen beyaz önlüklü kadın, önce sırtını kabine yasladı ardından yavaşça dizlerinin üzerine çöktü. Öksürürken asansörün ışıkları söndü. Seola, herhangi bir düğmeye basmadan önce, "Soruma cevap ver." dedi. Sesini kısık tutuyor, dışarıdakilerin duymasını engelliyordu. "Kang Dae'yi siz mi kaçırdınız?"
"Namjoon istedi."
"Kang Dae şu an nerede?"
"Bilmiyorum, gerçekten. Benim görevim onun başında durmak değil."
"Görev mi? Bundan para alıyorsun değil mi? Namjoon sana iyi bir miktar veriyor olmalı."
Kadın sessiz kaldı, Seola da cevabı en iyi şekilde almış oldu.
"Sahiden para alıyormuşsun... tek başına yapmamışsındır herhalde. Bu hastanede para ile ceset kaçıran kaç tane personel var?"
"Sana cevap vermek zorunda değilim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save It Til Morning | Taekook
FanfictionKim Taehyung, skandallar yüzünden sahneye yeniden çıkamayacak durumdaydı. Şirketi, Taehyung'u kurtarmak için bir plan yapmıştı. Basit bir plandı, Taehyung halk tarafından destek görecek bir doktorla birkaç aylığına nişanlı rolü yapacaktı. Zaman geç...