Multimedia: Sonat
2 Gün Sonra
SONAT'TAN
Sağlık meslek lisesine gitmek zorunda mıydım? Staj yapmak gerçekten yorucuydu. Sarp abinin yanında staj yaptığım için şanslıydım. O, beni fazla sıkmıyordu. Ama bugünden sonra işim zordu. Bugün gelecek olan hastanın kanser olduğunu söylemişti. İyileşmesi için uzun bir süre gerekiyormuş. Demek ki bundan sonra hastanede daha fazla zaman geçireceğim.
Hasta yakınları, hasta odasının önünde Sarp abiyle -doktorla- konuşuyorlardı. Ellerimi beyaz önlüğümün ceplerine koyarak yanlarına gittim.
Sarp abi elindeki bavulu bana uzatıp "Hastanın kıyafetleri. Dolabını gösterip yerleştirmesine yardım et." dedi.
Bavulu aldıktan sonra kapıyı açıp içeri girdim.
"Ne var bunun içinde? Benden daha ağır." diye söylendim.
"Sanada merhaba."
Kıza bakıp gözlerimi devirecektim fakat yapamadım.
Mavi kocaman gözler, parlak sarı saçlar ve pürüzsüz bir yüz. Vaov! Fazla kusursuz.
"Adın ne?"
Bavulu dolabın önüne koyduğum sırada "Sonat." dedim.
Yanıma gelip "Bende İlay." dedikten sonra elini uzattı.
Ne? Gerçekten elini sıkacağımı mı sanıyor? Yeni bir arkadaş istediğimi sanmıyorum.
Bavulun fermuarını açıp "Dolap burada. Yerleştir." dedim.
"Çok kabasın." dedikten sonra kıyafetlerini dolaba yerleştirmeye başladı.
"Biliyorum. Ve bana katlanmak zorundasın."
Bana bakıp gülümsedikten sonra "Sorun değil." dedi.
Bir sürü şort ve etek.
"Hiç pantolon giymez misin sen?"
"Şuan üstümde pantolon var Sonat."
"Görebiliyorum. Bavulda pantolondan çok şort var İlay."
"Rahat şeyler giymeyi seviyorum."
"Vaov! Kırmızı."
İLAY'DAN
Elinde salladığı sütyenimi almaya çalışırken "Ver şunu!" diye bağırdım.
"Utanmana gerek yok İlay. Sürekli gördüğüm birşey."
Elindeki sütyenimi aldıktan sonra arkama sakladım. Bu söylediği beni şaşırtmıştı.
"Kızlarla mı yatıyorsun?"
Cevap vermemişti. Sadece pis pis sırıtmıştı.
Yüzümü buruşturarak "Pisliksin." dedim. Tam bu sırada Doruk içeri girdi.
"Bir sorun mu var İlay?"
"Evet Doruk. Var. Neden buradayım?"
"Bilmiyor mu?" dedi Sonat.
Doruk, Sonat'a ölümcül bakışlarını atarken "Neyi bilmiyorum?" dedim.
Doruk hızla Sonat'ın yanına gitti. Elini boğazına bastırmak üzere kaldırdığı sırada Sonat, Doruk'un elini tuttu.
Ben "Hey! Durun." derken bilinç altım eline mısır almış kavgayı izliyordu.
Aralarına girmeye çalıştığımda Sonat beni ittirince yere düştüm.
"Ah! Bileğim." derken bir yandanda ayak bileğimi tutuyordum. Doruk endişeyle bana baktı. Tam beni kaldırmak için eğildiği sırada Sonat "Süren doldu. Hasta dinlenmeli. Odadan çık!" diye kükredi.
Doruk bir an tepkisiz kaldı. O bana bakıyordu ben ona. Sonunda gülümseyip "Görüşürüz İlay." dedikten sonra odadan çıktı.
"Bana yardım etmeyecek misin Sonat? Bileğim gerçekten çok acıyor. Kalkamıyorum."
"Kaldırırsam susacak mısın?"
"Belki."
SONAT'TAN
İlay'ı kucağıma aldığım sırada "Hey! Ne yapıyorsun?" dedi.
"Yatağa yatıracağım İlay. Kaldırmamı sen söyledin." dedim soğuk bir sesle.
Çok masum bakıyordu. Gözlerini bu kadar yakından görmek... Tuhaf bir his vermişti.
İlay'ı yatağa yatırdıktan sonra saate baktım. 11'e geliyordu. 1 saat sonra Rüya'yla buluşmam gerekiyordu.
"Ben gidiyorum İlay." dedikten sonra kapıya doğru ilerledim.
"Nereye?" derken telefonuyla ilgileniyordu.
'Bu kadar meraklı olmak zorunda mısın? Sana hesap vermek zorunda değilim. Haddini bil! Sadece sana bakmak için buradayım.' demedim tabiki.
"Rüya'yla buluşacağım."
"Ve.. Yarın baban gelecekmiş." diye ekledim.
Gözlerini benimkilerle buluşturarak "Rüya?" dedi.
Ne? Babasının geleceğine sevinmesi gerekirken Rüya'ya mı takılmıştı?
"Sevgilim."
"İyi eğlenceler Sonat." derken hala bana bakıyordu.
Az önce gözleri parlıyordu. Neden şimdi karanlık baktığına anlam veremedim.
"İyi geceler İlay."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Baharı Beklemez
Teen FictionSeni en çok mutlu edenler her zaman yanında olmaz, bazen giderler... Onlar gidince bir daha hiçbir şeyin yoluna girmeyeceğini, seni acıtan şeyin hiç geçmeyeceğini düşünürsün. Zaten geçmesini de bekleme. Çünkü kalbin iyileşmedikçe acında geçmez.