Gözlerim dolmuştu. Kapının açıldığını duyunca pencereden ayrılıp kapıya döndüm. Gelen Sonat'tı.
"Sonat ben ka-kanser miyim?"
Göz yaşlarım istemsiz olarak akmaya başlamıştı.
"Hey! Sakin ol." derken yanıma geliyordu.
Yüzümü ellerinin arasına aldıktan sonra baş parmaklarıyla göz yaşlarımı silmeye başladı.
"Sarp abi işinde çok başarılı bir doktor. Bana güven. İyi olacaksın."
"Güvenmek istiyorum. Ama... Korkuyorum işte. Çok korkuyorum."
Cevap vermemişti. Şuan sadece birbirimize bakıyorduk. Elleri hala yüzümdeydi. Biz.. Fazla yakındık. Ve bu.. Nedense iyi hissettiriyor. Bir ara bana sarılmasını o kadar çok istedim ki...
"Akşam 11'de seni almaya geleceğim İlay. Kafanı dağıtman gerekiyor." dedikten sonra göz kırparak odadan çıktı.
Bu söylediği gülümsememe sebep olmuştu.
°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°°•°•°•°•°•°•°
Bugün Duru, Doruk, Bade teyze ve babamla zaman geçirmiştim. Saatin 9'a geldiğini görünce 'yorgunum' diyerek hepsini göndermiştim. Sonat'la buluşacağımı söyleyemezdim.
Banyoya girip kısa bir duş aldıktan sonra saçlarımı kuruttum. Dolabımdaki siyah eteğimi ve siyah boğazlı body'mi üzerime geçirdim. Hafif bir makyaj yaptıktan sonra saçlarıma maşayla şekil verdim. Şimdi de Sonat'ı bekliyorum işte.
Hey! Bir dakika. Saat 23.36.
11'de geleceğini söylemişti.
Unuttu mu yani? Gelmeyecek mi? Boşuna mı hazırlandım. Lanet olsun. 2. kez ekilmiştim ve Doruk'tan sonra bu biraz ağır gelmişti.
Kapının sertçe açılmasıyla yerimden sıçradım.
"Bitti diyorum Rüya! Anlamıyor musun? Bırak peşimi!"
"Sonat?" dedim sessizce.
Elindeki telefonu cebine koyduktan sonra yanıma gelerek elimden tuttu.
"Çok güzel olmuşsun."
"Sende güzel olmuşsun. Şey.. Yani yakışıklı."
Ah! Ne saçmalıyorum ben. Konuştukça batıyorsun İlay. Kapa şu çeneni.
Beni peşinden sürükleyerek dışarı çıkardı. Karşıda duran siyah Lamborghini'ye bakılırsa babasının işi iyiydi.
Arabaya bindikten sonra Sonat bir küfür mırıldandı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Rüya olduğunu tahmin ettiğim kız arabanın önünde durdu. Sonat, arabadan çıktıktan sonra kızın kolunu tutup bağırmaya başladı.
"Ne işin var burada?!"
"Hastanede olduğunu biliyordum aşkım."
"Bana aşkım demeyi kes!"
Tamam. İlay. Şimdi arabadan çıkman ve olaya müdahale etmen gerekiyor.
Cesaretimi topladığıma emin olduktan sonra arabadan inerek Sonat'ın önünde durdum. Ona göz kırptıktan sonra Rüya'ya döndüm.
Tek Kaşımı kaldırarak "Bir sorun mu var?" dedim.
"Sevgilimle aramdan çık!"
"Hey! Bir dakika. Nereden senin sevgilin oluyor? 2 gündür birlikteyiz."
Bu söylediğim tabiki gerçek değildi. Ama Sonat'ı şu kızdan kurtarmak için bunu yapmam gerekiyordu. Söylediğim şeyin inandırıcı olması için Sonat'a dönerek bir kaç saniye yüzüne baktım. İfadesiz bir yüzle bana bakıyordu. Kollarımı boynuna dolayarak sarıldım. Önce karşılık vermemişti. Daha sonra ellerini belime yerleştirdi. O.. Çok.. Çok güzel kokuyordu. Ve ben.. Ondan ayrılmak istemiyordum. Ama sarılmaya bir son vermek zorundaydım. Kokusunu son kez içime çektikten sonra kollarımı çözüp Rüya'ya döndüm. Her an ağlayabilirdi. Ama bu umrumda değildi.
"Şimdi kaybol! Farelerin seni bekliyordur. Onları bekletme."
Eğer biraz aklı varsa ona kaşar dediğimi anlamıştır.
Rüya, birkaç saniye Sonat'a ve bana baktıktan sonra arkasını dönerek hızlı adımlarla yanımızdan ayrıldı.
Sonat'a kısa bir süre baktım ama o bana bakmamıştı. Arabaya binince onu taklit ederek bende bindim.
Araba sürüşü gerçekten farklıydı. Direksiyonu tutuşu.. Rahatlığı..
"Neden böyle birşey yaptın ilay?"
Böyle bir soru beklemiyordum. Kısa süreli bir şaşkınlıktan sonra Sonat'a dönerek "Sen git diyordun ve o gitmiyordu. Bende sana yardım ettim." dedim.
Cevap vermesini bekledim. Fakat vermemişti. Bende pes ederek önüme döndüm. Gözlerimi kapatarak ona sarıldığım anı düşünmeye başladım. Onunda hoşuna gitmiş miydi? Yoksa benden tiksinmiş miydi?
°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°°•°•°•°•°•°•°
Araba durduğunda gözlerimi açtım. Etrafa baktıktan sonra yüzümü buruşturarak Sonat'a döndüm.
"Daha iyi bir yere gidez miyiz?"
Sonat kesin bir ses tonuyla "Olmaz." dedikten sonra arabadan indi. Ardından ben indim. O önden gidiyordu. Ben hemen arkasındaydım.
"Ne yapacağız burada? Yıldızlara mı bakacağız?"
Cevap vermemişti ve bu benim daha çok sinirlenmeme sebep oluyordu. İlk buluşmamız daha güzel olabilirdi.
"Üşüyorum Sonat!"
"Etek giymeseydin."
Benim aksime sesi sakin çıkmıştı.
"Buraya geleceğimizi bilseydim giymezdim!"
"Çok konuşuyorsun İlay."
"Başka bir yere gidelim Sonat."
Bu kadar umursamaz olmak zorunda mıydı? Cevap vermemesi gerçekten sinirimi bozuyordu.
"Sonat!"
"İlay gerçekten çok konuşuyorsun."
"Sustursana!"
Yürümeyi kesip birden durunca ona çarpmıştım. Bana döndükten sonra bir süre yüzüme baktı. Daha sonra ellerini belime koyarak beni kendisine çekti.
"Sonat ne yapıyorsun?"
"Seni susturuyorum İlay." dedikten sonra dudaklarını benimkilerle buluşturdu.
Az önce üşüyordum değil mi? Sözümü geri alıyorum. Şuan çok sıcak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Baharı Beklemez
Teen FictionSeni en çok mutlu edenler her zaman yanında olmaz, bazen giderler... Onlar gidince bir daha hiçbir şeyin yoluna girmeyeceğini, seni acıtan şeyin hiç geçmeyeceğini düşünürsün. Zaten geçmesini de bekleme. Çünkü kalbin iyileşmedikçe acında geçmez.