Multimedia: İlay
DORUK'TAN
İlay'ın kaldığı hasta odasına yaklaştığımda Sonat'ın orada olmamasını diledim. İlay neden bu kadar erken gelmemi istemişti ki? Benimle daha fazla zaman geçirmek için mi?
Bu düşüncelere toz misali üfleyip aklımdan dağıttıktan sonra elimi kapı koluna attım. İçeri girince uyuyan bir melekle karşılaştım. Bu kız gerçekten fazla masumdu. Normal bir insan oturup izlerdi değil mi? Ama ben öyle yapmayacağım.
Masanın yanına gittikten sonra su dolu bardağı elime aldım. Hafif olmasına özen gösterdiğim adımlarla İlay'ın yanına gittim.
"Oyun başlasın!" diye mırıldandıktan sonra haince gülümsedim.
Bardaktaki suyu İlay'ın yüzüne dökmemle yataktan kalkması bir oldu.
"Japonya'dan tsunami geliyor! Can yeleklerini hazırlayın!"
Bu tepkisinden sonra yere oturarak kahkaha atmaya başladım.
"Canını seven kaçsın!"
Sonunda güçlükle nefes aldığımda
"İlay, sakin ol." diyebildim.
İlay etrafına şaşkın bir şekilde baktıktan sonra "Şaka mıydı?" dedi.
Kafamı olumlu anlamda salladıktan sonra yürüyen tehlike -İlay- üstüme doğru gelmeye başladı.
"Sen! Bayım! Bir daha böyle şakalar yaparsan.."
"Ne yaparsın?" diyerek kestim sözünü.
Üstüne doğru yürüme sırası bendeydi anlaşılan. İlay'ın her attığı geri adıma karşılık bende ona doğru yürüyordum. Sonunda duvara çarptığında kaçacak yeri olmadığını anlamış olacak ki konuşmaya başladı. Her zamanki gibi gözleriyle.
"Doruk dur!" bakışı atınca
"Sen kaşındın." bakışı attım.
"Ne? Ben mi kaşındım? Beni ıslatarak uyandıran sendin bay ukala!" bakışı atınca gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Çok komiktin." bakışıyla karşılık verdim.
"Seni öldüreceğim." der gibi baktıktan sonra bana doğru yürümeye başladı.
"Tamam. Bakışlarla konuşmaya bir son verelim. Ve ikimizde biliyoruz ki ben daha güçlüyüm."
"Maalesef evet. Şey, Doruk. Aslında seni erken çağırmamın nedeni..."
Bir süre sustuktan sonra konuşmaya devam etti.
"Bugün biraz işim var."
Bunu gözlerini kaçırarak söylemişti. Tanıdığım İlay bu hareketi kendini suçlu hissedince yapardı.
"Dökül bakalım yürüyen tehlike."
"Hayır. Söylemeyeceğim. Lütfen ısrar etme. Vedalaşalım ve.."
"Gideyim?" diye tamamladım cümlesini.
Kollarını boynuma doladıktan sonra "Özür dilerim." diye fısıldadı.
Beni her sinir ettiğinde böyle yapardı. Sarılırdı. Ve bende her seferinde onu affederdim.
"Tamam İlay."
Sağ elimi bel boşluğuna koyduktan sonra "Kendine iyi bak." diye fısıldadım.
"Gidince beni ara Doruk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Baharı Beklemez
Roman pour AdolescentsSeni en çok mutlu edenler her zaman yanında olmaz, bazen giderler... Onlar gidince bir daha hiçbir şeyin yoluna girmeyeceğini, seni acıtan şeyin hiç geçmeyeceğini düşünürsün. Zaten geçmesini de bekleme. Çünkü kalbin iyileşmedikçe acında geçmez.