7| "Jest."

635 81 76
                                    

Uzun zamandır daha sade bir hayatım olsaydı nasıl olurdu diye düşünüyordum. Daha sakin bir hayat. Sevilen bir arkadaş olsaydım, ihanet nedir bilmeseydim, nasıl bir hayatım olacaktı? Kendimi sevebilecek miydim o zaman? Sevilmek için başkaları nasıl isterse öyle olmamız mı gerekiyordu?

Neden bizi olduğumuz gibi seven birilerine sahip olamıyorduk? Hayat bu kadar acımasız olmak için çok kısa değil miydi?

Taehyung'la konuştuktan sonra hiçbir şey diyememiştim. İzlenme hissi iliklerime işlediğinde refleksle arkamı dönmüştüm. Ama sadece bir kediydi işte. Siyah bir kedi. Bahçedeki adını bilmediğim ağacın dalından inmeye çalışan bir kedi.

Öyle olması gerekiyordu yoksa çıldırırdım.

Tehdit edildiklerini söylemişti. Bende edilmiştim, ama ne pahasına olursa olsun onlara ihanet etmemiştim. Böyle bir şeyi aklımdan bile geçirmemiştim.

Aramızdaki fark buydu sanırım, ne yaşanırsa yaşansın ben hep onları ve ailemi korumuştum. Onlarsa beni her şeye siper edinmiş kendilerini korumaya çalışmışlardı.

Bahçede biraz daha durup Taehyung'un gidişini izledim. Evden gelmesi gerektiğine dair birkaç serzenişte bulunmuş, üst üste adını seslenmişlerdi.

Ayakta durmaktan rahatsız olduğumda bahçeye açılan mutfak kapısına ilerledim. Salondan konuşma sesleri geliyordu. Merakla seslere doğru adımladığımda hepsinin salonda oturmuş bir şeylerle meşgul olduklarını gördüm. Sanırım bir tartışmanın içersindeydiler.

"Bay Park bunu sana ne zaman verdi Namjoon?" Hoseok'un sorusuyla dikkatle ona baktım. Ellerinde kağıtlar vardı.

Yapacağım şeyin kabalık olduğunu bilmeme rağmen, hiçbir çekince göstermeden Hoseok'un elinden kağıtları alıp göz gezdirdim. Eli refleks olarak bana doğru uzanmaya çalıştığında bedenimi hızla geri çektim.

Bu kağıtlar bir sanat galerisinin devrine ait sözleşmeydi. Bu galeride sergi yapıldığı gün ünlü bir aktör gizemli bir şekilde hayatını kaybetmişti. Kurbanın dosyası hala açıktı ve cinayeti işleyen meçhul kişi bulunamamıştı.

Galeri mühürlenmiş ve tüm halk tarafından kötü ithamlarla mimlenmişti. Bunların hepsini biliyordum çünkü; galeri bizzat Park Jimin'e, yani bana devredilmişti. Paris'e uçtuğum gece bende olması gereken ama kaybettiğimi sandığım sözleşme. Ellerim titremeye başladığında ilk sayfada ki kağıtta yazan yazılar gözümde silikleşti.

"Bunun sende ne işi var?" dedim kızgın bir sesle.

"Baban verdi." dedi Namjoon gözlerini kaçırarak.

"Yalan söyleme! Babam bunu bana vermişti, ben Paris'e uçtuğum gece kaybolmuştu. Sen mi almıştın yani?" dedim.

"Jimin sürekli bizi suçlamak istediğin için olaylara objektif bakamıyors-" Namjoon hyung'un yakasına yapıştığımda şokla gözleri açıldı. Bana müdahale etmeye kalkışmadı.

"Objektifini sikerim senin. Laf kalabalığı yapma yersin gözüne yumruğu." dedim üzerine doğru yürüyerek. Yoongi ayağa kalkmış kolumdan tutmuştu. Büyük bir hışımla kolumu kurtarıp bağırdım. "Dokunma bana!"

"Sakin ol." dedi geri giderek.

"Ya hemen bu sözleşmenin sende ne işi olduğunu açıklarsın, ya da öldürene kadar yumruklarım seni." dedim kararlı bir sesle.

Babam bu sözleşmeyi bana vermişti. Ve ne olursa olsun zamanı gelinceye kadar korumamı istemişti. Ben kaybettiğim için çok ağlamıştım ve başımızın daha büyük bir belaya gireceğini düşünmüştüm. Ama sikik belgeler yine bu sikik heriflerdeydi. Aklımı kaçıracaktım, düşüncelerim birbirine girmiş ve ne yapacağımı şaşırmıştım.

salir : yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin