2| "Suçlu."

836 95 96
                                    

Sabahın erken saatlerinde yürüyerek gittiğim sokakları ağlayarak geri dönmüş, ruhsal bitkinliğimin üzerine tuz serpen bacaklarımın ağrısıyla otel odasına kendimi zorla atmıştım.

Nefes almamı engelleyen bir sıkıntı içimde büyüyüp duruyordu. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu ve olduğum yerde küçülüyordum.

Sırtım gerçekten rahatlığını hissettiğim yatak başlığına yaslıyken, göğsüme doğru çektiğim bacaklarımı, kendimi korumak ister gibi kollarımla sıkıca sardım.

Kızgınlıkla, kırgınlıkla, kinle ve en çokta özlemle atıyordu kalbim. Her birinin yüzünü istemesem de çekemiyordum gözümün önünden. Bir film gibi göz kapaklarımda oynuyorlar, beni rahat bırakmıyorlardı.

Olduğum yerde kıpırdamadan dururken, üşüdüğümü hissettim. Sabah giderken açık bıraktığım balkon kapısı rüzgarın içeri girmesine neden oluyor, soğuğun bedenime batışını kolaylaştırıyordu. Sarılacak sıcak bir beden arayışı içinde oldum. Saçlarımda onları nazikçe okşayan eller istedim lâkin, yalnızdım.

Yeniden yalnız olduğumu hatırlamak, aklıma yaşadığım ve asla unutamadığım geçmişimi getirdi. Gözlerim nefretle yandı ve hayatımızı mahvedenlerden intikam alma duygusu yavaşça tırmandı zihnimin kuytularına. Ancak orada fazla duramadı bu duygu, çaresizce düşüverdi zihnimden.

Geçmişime dair en net hatırladığım isim zihnimde yankılanıp durdu. Choi Jaemin.

13.11.2009 PARK MALİKANESİ, SEUL

"Bak bebeğim, bazen böyle şeyler olabilir. Akıllarından çıkmıştır belki de, ha ne dersin?"

Kaşlarımı çatıp uykumdan sıyrıldığım andan itibaren beni yatıştırmaya çalışan anneme omuz silktim. "Onlar benim en iyi arkadaşlarım anne! Asla doğum günümü unutamazlar, anlıyor musun?"

Annem bu konuşmadan artık sıkılmış olacak ki göz devirip hızla ayağa kalktı. Kalkarken savrulan saçları yüzüme değip huylanmamı sağladı. "Pekâlâ Jimin, onları ara ve neden doğum gününü kutlamadıklarını sor." diyen annem, beline bağladığı mutfak önlüğünü çıkarmaya çalışırken salon kapısına doğru ilerledi.

Arkasından üzgün gözlerle biraz baktım ve söylediklerini içimden tekrar ettim.

Onları arayıp neden doğum günümü kutlamadıklarını sormak bana pekte iyi bir fikir gibi gelmemişti. Sanki zorla doğum günümü hatırlatmaya çalışıyormuşum gibiydi ve bu beni rahatlatmazdı işte. Kalbim doğum günümün hatırlanmaması üzerine epey kırıldı. Ben onların hiçbir doğum gününü unutmazdım halbuki.

Ya da fazla abartıyordum. On dört yaşındaydım ve ergenliğimin zirvesindeydim işte. Yine de zihnimdeki bu savunma kalbimin kırılmasına engel olamadı. Boşvermenin daha iyi olacağını düşünerek televizyonun karşısındaki lila rengi koltuklarımızdan cam tarafına yakın olana oturdum. Yapacak başka bir şeyim yoktu. Sabahleyin doğum günü heyecanı ile kalktığım erken vakit yüzünden epey uykusuzdum, televizyon karşısında mayışmama engel olamadım. Göz kapaklarım kapanmak üzereyken duyduğum kapı sesi hızlıca doğrulup kapıya koşmama neden oldu.

Evet! Doğum günümü kutlamak için gelmişlerdi işte.

Koşarak ulaştığım kapıya vardığım sırada annemin 'yavaş ol!' nidalarına kulak asmadım bile. Gülerek açtığım kapının arkasında en yakın arkadaşım Kim Taehyung vardı.

Yalnızdı ve yüzünde sıradan olmayan bir mimik yoktu. Hayal kırıklığıyla omuzlarımı indirdim ve kapıyı içeri geçmesi için sonuna kadar açtım.

salir : yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin