Tevfik : ismi Nazlı mı olacak? Nazlı dedin az önce?
Serkan : evet... dün aklımıza gelmişti öyle. İkimizin de hoşuna gitti. Dün Kaan'a da sorduk, onun da fikrini aldık, o da sevdi.
Nazan onlara gülümseyerek baktı... çocuğunun mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Çok değil, birkaç yıl önce yıkık, per perişan bir halde dolanan bir çocuk vardı karşısında, şimdi ise kendini toparlamış, güzel bir aile kurmuş, düzgün bir adam vardı... bir anne olarak daha ne isteyebilirdi ki?
Nazan bunca yıl kendi yoksulluklarına, mutsuz evliliğine odaklanmış, çocuğuyla ilgilenmemişti bile. Serkan zamanında onlara kızmakla haklıydı, ne kendisi ne de Tevfik, Serkan'la bir an olsun ilgilenmemişti. Serkan kendi kendini yetiştirmişti....
Nazan : çok güzelmiş. Nazlı... eminim ki adı gibi çok güzel bir kız olacak...
Serkan : sağlıklı olsun da... gerisi boş.
Tevfik : öyle tabii...
Nazan, kahvaltısını bitirmiş, arkasına yaslanan Eylül'e baktı...
Nazan : kızım kaymak da al...
Eylül : yedim yedim... hepsinden yedim doydum. Hem sonra fazla yersem kilo falan alırım, Serkan söyleniyor sonra, hiç çekemem...
Nazan : çok ayıp oğlum. O iki canlı, yiyecek tabii ki. Öyle söylenir mi hiç?
Eylül : duy duy... iki lokma yediğim batıyor beyefendiye. Lokmalarımı sayıyor resmen.
Serkan : beni annemlere şikayet mi ediyorsun Eylülcüm? Yoksa ben mi yanlış anlıyorum?
Eylül : yoo, yanlış falan anlamıyorsun canım, ediyorum... yani başka çare bıraktırmadın bana
Serkan : dün yarım kilo kestanenin üstüne yarım kilo taze incir yemeye kalktın canım... sadece miden bozulur dedim, başka da bir şey demedim.
Eylül : yok belin ağrımış da yok kilo almışım da... onlar neydi peki?
Serkan : e biraz aldın da kötü olmuş mu dedik sanki?
Tevfik : sen onu boşver kızım, madem senden beli ağrıyormuş beyefendinin, gönder kanepede yatsın da görsün bel ağrısı neymiş. İki gün orada yatsın, seni mumla arar...
Eylül kahkahayla güldü. Serkan ise babasına kaşlarını çatıp bakıyordu...
Eylül : haklısınız... çok iyi bir fikir. Bir daha iştahım hakkında bir yorum yaparsa kanepeye gönderirim hemen...
Serkan : unutun bunu... kanepede falan yatmam ben. Sen de Eylül'ün aklına sokma şöyle şeyler...
Eylül : bu senin elinde Serkancım.
Serkan gözlerini devirdi ama yine de gülümsedi...
Eylül : ben o zaman alayım birazcık kaymak, hem zaten dayanamayacağım çok güzel duruyor...
Nazan : sen onu boşver kızım, ne istersen al ye. Hem ben bunu kaynattığım taze sütten ayırdım. Size de koca bir kap yoğurt yaptım, güzel güzel yersiniz.
Eylül : ay ne güzel...
Eylül tabağındaki simide kaymaktan sürüp yemeye başlamış, arada Kaan'a da yediriyordu...
Kaan : annecim, benim kardeşim ne zaman gelicek? Ben onu sevmek, öpmek istiyorum...
Eylül : yaklaşık dört ay sonra... sen çok güzel bir abi olacaksın, Nazlı çok şanslı bir kız olucak.
Eylül iyice doyduğundan emin olduktan sonra sofradan kalkmış, masanın toplanmasına yardım etmişti... biraz daha oturduktan sonra evlerine dönmüşlerdi. Serkan, Kaan'ın ödevlerine yardım ederken Eylül de evi toparlıyordu...
Kaan : baba, artık oyun oynayabilir miyim?
Serkan : tamam.. ödevlerinin hepsi bitti değil mi?
Kaan : evet bitti... lütfen... sadece bilgisayarda oyun oynamak istiyorum.
Eylül : yemeğe kadar oynayabilirsin.
Kaan : holey!
Eylül sandalyesini çekerek Kaan'ı odasına götürmüş, bilgisayarının başına oturtmuştu...
Serkan ise kendine bir kahve yaparak koltuğa geçip sırtını yaslamıştı. Eylül de yanına gelip dizlerine yattı. Serkansa ona gülüp saçlarını sevmeye başladı...
Serkan : çok hoşuna gidiyor değil mi?
Eylül : hem de çok... sürekli sevgiye muhtaç olan bir tek Şanslı değil. Ben de asla doymuyorum...
Serkan : ben de bu durumdan gayet memnunum... ayrı kaldığımız aylarda bunun hayalini kurdum ben hep. Hep beraber, yan yana olabileceğimiz anların hayalini... bazen her şey rüyaymış gibi geliyor. Uyanacağım ve o bankta açacağım gözlerimi...
Eylül yerinden kalkıp Serkan'a sarıldı ve öpücüklerini bıraktı bir bir... dudakları boynuna vardığında ise Serkan güldü...
Serkan : yoksa rüyada olmadığımı mı anlatmaya çalışıyorsun canım? Çünkü onun için bu kadarı yetmez, baştan söyleyeyim...
Eylül güldü...
Eylül : yoo... akşam burada yatacaksın ya, özlerim, onun yerine de öpüyorum.
Serkan : şaka yapıyorsun herhalde... burada yatmayacağım
Eylül tek kaşını havaya kaldırdı ve gözlerini Serkan'ınkilere dikti...
Eylül : emin misin?
Serkan : eminim...
Eylül : o zaman iştahım hakkımda hiçbir yorum yapmayacaksın anlamına mı geliyor bu?
Serkan : Eylül... bırak da biraz bu anın tadını çıkarayım. İlk seferinde yaşayamadığım her şey için...
Eylül : nasıl yani?
Serkan : seninle dalga geçmiyorum ki ben. Yani sen böyle iştahla bir şeyler yerken ya da aşerirken nasıl kilo alacağını düşünmüyorum ki. Gülüyorum çünkü bunlar hoşuma gidiyor... yanında olduğum, bunları görebildiğim için mutlu oluyorum, anlıyor musun? Hatalarımı telafi edebildiğim için çok mutluyum...
Eylül gülümsedi...
Eylül : o zaman bana bir künefe alırsın değil mi?