Eylül şaşkınlıkla çekyata bakarken Serkan gelmişti...
Serkan : giydirdim, anında uyudu, çok yormuşsun galiba...
Ama Eylül bunu düşünecek durumda değildi gözünü dikmiş, çekyata bakıyordu...
Eylül : bugün bana çok kızdın değil mi? Bütün bunları düşündüğüm için, söylediklerim için...
Serkan : hayır.
Eylül : peki o zaman neden yatakları ayırdın?
Serkan : acele karar verdim demiştin, ben de sana süre tanıyorum işte.
Eylül : böyle mi süre tanıyorsun?
Serkan şaşkınlıkla baktı...
Serkan : evden gitmememi mi istiyorsun?
Eylül : hayır, hayır tabii ki. Ben yanımda yatmak istememene bile bozulurken sen bir de evden gitmekten mi söz ediyorsun? Bir daha gitmek falan yok Serkan...
Serkan : tamam o zaman, sorun yok.
Serkan çekyatta kendine hazırladığı yatağın içine girdi, Eylül o zaman Serkan'ın onunla yatağa gelmeyeceğini anlamıştı...
Serkan : şey Eylül, öğretmeni bugün Kaan'a ne vermiş?
Eylül : haftaya veli toplantısı varmış, onu haber vermek istemiş. Sen o sırada işte olacaksın, ben de o zaman ayrılmış olucam zaten, senin izin almana gerek yok, ben kendim giderim...
Serkan : tamam anladım... iyi geceler
Eylül kafasını salladı ve odasına geçti. Yatak soğuk ve rahatsızdı bu yüzden uyuyamamıştı. Aslında yatak ne soğuk ne de rahatsızdı ama tek başına uyuyamıyordu, hele ki Serkan'ın da içerde yattığını düşününce uykusu iyice kaçıyordu...
Bunun yerine düşünmeye bol bol vakti olmuştu. Zaten o bunu istemese dahi tüm düşünceler bir bir beynine doluyordu.
Aklına bu şüpheyi düşüren ablası ve Serkan'ı tanımadan boş boş Merve'ye kızdı içinden. Yabancı ve hayatlarına sadece birkaç hafta önce giren bir kadına mı inanacaktı, boşanmış olmalarına, bir daha karşılaşıp karşılaşmayacaklarını bilmemesine rağmen bir yıl boyunca onu beklemiş olan Serkan'a mı? Cevap açık ve net belliydi.
Peki bundan şüphe etmek de neyin nesiydi? Akıl tutulması mı yaşıyordu?
Oturup bugünkü saçma sapan düşünceleri yüzünden ağlamaya başladı... daha bir dakika geçmemişti ki Serkan geldi odaya...
Serkan : sesini duydum, ne oldu Eylül? Neden ağlıyorsun? Ağrın mı var yoksa?
Eylül kafasını iki yana sallayıp yatakta dizlerinin üzerine kalkarak Serkan'ın boynuna sarıldı...
Eylül : özür dilerim Serkan... gerçekten çok özür dilerim. Neden böyle saçma şeyler düşündüm bilmiyorum. Merve, sana çok çabuk güvendiğimi söylemişti, geçen gün de Songül'ü biliyorsun zaten... kafam çok karıştı, saçma sapan şeyler düşündüm, sana neler söyledim ben öyle? Özür dilerim...
Serkan hafifçe gülümsedi...
Eylül : neden böyle oldu bilmiyorum... böyle olmazdı, genelde daha mantıklı düşünür öyle hareket ederim. Böyle saçma sapan düşünmezdim, öyle şeyler söylemezdim ben...
Serkan : önemli değil...
Eylül : acaba hormonlardan mı böyle oldum ben? Mantıklı düşünemiyorum artık... ama eskiden böyle değildim ben, kesin hamilelikten böyle oldu...
Serkan güldü... Eylül'ün kollarından çıktı ve iki eliyle de yüzünü avuçladı...
Serkan : aa bak bu olmadı işte... kendi yaptıklarının suçunu bizimkine atmana izin veremem...
Eylül gözyaşları akmaya devam ederken birden gülmeye başladı...
Eylül : ben senden şüphe etmiyorum ki Serkan... etmem de, biliyorum öyle bir şey olmadığını. Merve karıştırdı aklımı, sonra ablamın söyledikleri... hepsi üst üste geldi...
Serkan : tamam tamam... açıklama yapma bana. Özrün kabul edildi.
Serkan, iki baş parmağıyla da Eylül'ün gözlerindeki yaşları silip, avucundaki yüzün her bir parçasına minik minik öpücüklerini bırakmıştı...
Eylül : sensiz uyuyamıyorum, artık beni affettiğine göre yanıma geleceksin değil mi?
Serkan : bir an hiç sormayacaksın sandım... kay bakalım yana..
Eylül mutlulukla yatakta kendi tarafına geçip göbeği izin verdiği ölçüde Serkan'a sarıldı. Serkansa tek eliyle onun saçlarıyla oynuyordu...
Serkan : o fotoğraflar nasıl o şekilde birleştirildi inan bilmiyorum Eylül...
Eylül : ben de... o haldeki fotoğrafın nasıl çekildi onu bile anlamış değilim...
Serkan : bir ara ben duştan çıktıktan sonra kapım çalındı, etrafa baktım ama kimse yoktu...
Eylül : hepsi planlı bunların... belki de sen daha Antalya'ya gitmeden planlandı. Yani şimdi anlayabiliyorum.
Serkan cevap vermeden elini Eylül'ün karnına götürdü yeniden... Eylül bu minik hareketle mest oluyordu, Serkan'ın daha iki yıl önce bebek fikrine şiddetle karşı çıktığı anları düşündükçe hala şu an onun için rüya gibi geliyordu...
Serkan : yine mi tekme attı?
Eylül gülümseyerek kafasını salladı.. Serkan içten bir şekilde güldü...
Serkan : bak, içeride yatsaydım bunu kaçıracaktım...
Eylül : seni bekliyor sanki...
Serkan : biz de seni bekliyoruz ufaklık... gel artık...
Eylül kahkaha attı...
Eylül : ufaklık?
Serkan : hı hı... ufaklık. Ufak değil mi işte?
Eylül yeniden kahkaha attı...
Eylül : ona taktığın lakaplara bayılıyorum... önce bizimki, şimdi ufaklık... daha ne duyacağım acaba?
Serkan : sen de beni iyice şebek yaptın bakıyorum... iyi olmak da kabahat...
Eylül güldü ve Serkan'ın erişebildiği tek yeri olan koluna bir öpücük bıraktı...
Eylül : arada eski Serkan'ı hatırlatabilirsin bana, hiç itiraz etmem biliyorsun değil mi? Mesela o kadını odandan kovarken kibarlıktan ölecektin... "defol git odamdan" diyip arkasından bir küfür sallayabilirdin ve ben buna hiç şikayet etmezdim.