2 ay sonra,
Eylül hamileliğinde sekizinci ayına girmiş, artık kızlarının aralarına katılacağı günü iple çekiyordu.Üçü bir hafta sonu kahvaltı ederlerken Eylül, Kaan ve Serkan'a baktı. Öyle iyi anlaşıyorlardı ki, sanki yıllardır birlikte yaşamışlardı...
Serkan'ın onu evde tek bırakıp gittiği her gün nasıl endişe ettiğini kendi gözleriyle görüyordu. Serkan ısrarla annesini çağırmasını söylese de Eylül sürekli reddetiyordu...
Serkan : tamam anneni istemiyorsun anlıyorum, o zaman bari benim annem gelsin, yanında olsun Eylül. Ben işe gidiyorum, sen bütün gün evde tek kalıyorsun, hiç hoşuma gitmiyor bu durum...
Eylül : ne olacak canım, dağ başında değiliz sonuçta. Her kadın gibi bir şey olduğunda ben de sana haber verip ambulansı ararım en kötü... kadını buraya kadar yormaya ne gerek var?
Serkan : bir sefer de itiraz etmesen...
Eylül gözlerini devirdi...
Eylül : fazla endişelisin...
Serkan : daha iki gün önce nasıl bir sancın vardı, hatırlatmam mı gerekiyor illa ki?
Eylül tam cevap verecekti ki Kaan ondan önce davrandı...
Kaan : baba, hani lunaparka gidecektik? Bana söz vermiştin.
Serkan : oğlum, tamam gideriz de annen evde tek mi kalsın? Kardeşin doğacağı için de gelemez hemen...
Kaan : iyi tamam gitmeyelim! İki haftadır gideceğiz dedin ama gitmiyoruz. Artık sen istesen de ben gitmem! Zaten yürüyemiyorum ki naapıcam lunaparkta?!
Kaan sandalyesini yürütüp odasına gitmişti...
Serkan ise sıkıntıyla oflayarak dirseğini masaya dayayıp elini yüzüyle kapadı...
Serkan : nerde hata yapıyorum ben?
Eylül : hata yapmıyorsun da çocuğu heveslendirdin gidicez diye, şimdi beni bahane edip gitmiyorsun. Al Kaan'ı da git hadi, al çocuğun gönlünü.
Serkan : bir haftasonu yanında oluyorum zaten, seni nasıl yalnız bırakayım ki?
Eylül : Nazlı doğunca daha zor olacak ama. Hiç çıkamayacaksın. Bari şimdi gönlünü al...
Serkan : hayır, gitmeyeceğim.
Eylül : eh yani Serkan, çocuktan betersin!
Serkan : ben alırım onun gönlünü sonra...
Eylül : sandalyede olduğu için kendini çok kötü hissediyor. Ne zaman sinirlense ya da üzülse oradan vuruyor bizi. Sen yokken, biz haftada bir görüşürken de bunu yapıyordu, sana özel bir şey değil yani...
Serkan : böyle yaptığı zaman beni umutsuzluğa sürüklüyor. Kendime gereksiz derecede fazla güvendiğimi düşünüyorum. Hiç başaramayacağımı, Nazlı için de kötü bir baba olacağımı düşündürüyor...
Eylül : asla... böyle şeyler olur Serkan, hangi çocuk ebeveynleriyle kavga etmez ki? Sen kötü bir baba değilsin. O yavaş yavaş büyüyor, yeterince sıkıntısı var ve üstüne bir de rakip geliyor...
Eylül karnını sevmişti...
Eylül : kendini ikinci plana atılmış hissediyor. Bu yüzden senin dikkatini çekmeye çalışıyor sadece. Başka bir şey yok...
Serkan : öyle mi? Ben bunu hiç düşünmemiştim...
Eylül : öyle tabii, hem ben şimdi gider onunla konuşurum, merak etme...
Eylül masadan kalkıp Kaan'ın odasına geçti...
Kaan : istemiyorum!
Eylül : benim... oturabilir miyim?
Kaan kafasını sallayınca Eylül onun yatağına oturdu...
Eylül : annecim, şimdi baban seninle lunaparka gitmek istemiyor değil ki, kardeşim doğacak ya, ben tek başıma kalmayayım diye gitmeyelim dedi...
Kaan : zaten hep kardeşim. Nazlı da Nazlı. Başka bir şey demiyor babam... demek ki hep kızı olsun istiyormuş, ben onun umrunda bile değilim...
Eylül : aaa, olur mu öyle şey... babanın zaten oğlu var, bir de kızı olsun istedi. İstedik...
Kaan : şanslıymış o zaman, kızı olacak...
Eylül : yapma Kaan... baban senin gibi bir oğlu olduğu için çok şanslı. Sen bir anne babanın sahip olmak istediği en iyi çocuksun. Akıllısın, çalışkansın, sevecensin... hem Nazlı da senin gibi bir abisi olacağı için çok şanslı...
Kaan : gerçekten mi?
Eylül : gerçekten... hem onun mobilyalarını hep sen seçtin, tabii ki çok şanslı.
Kaan annesine sarılmıştı.
Eylül : baban senin böyle düşündüğünü duysa çok üzülür...
Kaan : özür dilerim...
Eylül onu yanaklarından öptü...
Kaan : beni babamın yanına götürür müsün?
Eylül gülümsedi...
Eylül : tabii ki...
Eylül sandalyesini ittirerek odadan çıkarken Serkan yanlarına gelip onlara yardımcı oldu. Eylül oflayarak koltuğa otururken Kaan da Serkan'a sarıldı...
Kaan : özür dilerim baba... gitmeyelim, annemle kalalım.
Serkan : ben özür dilerim, sana şimdiden söz vermemem lazımdı...ama mutlaka gideceğiz lunaparka. Söz...ama hemen değil.
Kaan : anlaştık.
Serkan onun saçlarını karıştırırken yeniden hepsinin yüzü gülüyordu...
Eylül : bak ne diyeceğim... sen şu kampa gitme işini tekrar düşünsene oğlum. Yarın karar bildirmek için son gün. Bence git.
Kaan : gitmek istesem de gidemem ki.
Serkan : o nedenmiş?
Kaan : kardeşim doğacak çünkü, onu merak ediyorum
Serkan : haklısın... ama doğuma daha var. Hem kardeşin doğduktan sonra hiçbir şeyi kendi yapamayacağı için onunla daha fazla ilgilenip seninle pek ilgilenemeyebiliriz. Her zaman yanında biri olur tabii ki ama, aynı olmaz biliyorum. Sen de kampta olursan yalnız kalmazsın, hem de bizim aklımız sende kalmaz
Kaan : beni bununla almazlar ki...
Kaan tekerlekli sandalyesine eliyle vurmuştu sert bir şekilde...
Serkan : neden almasınlar ki? Dağ tepe yürütmeyecekler sizi orda, öyle bir şey değil sizin yapacağınız kamp. Hep birlikte çadırda kalıp eğleneceksiniz.
Kaan : yani gidebilirim?
Eylül : bence bu fırsatı kaçırma...
Serkan : annen haklı...
Eylül : yarın okula bırakırken baban öğretmeninle konuşsun da senin adını da yazırsın. Çok eğleneceğinden eminim...
Finale son 4 bölüm 💙