Eylül yirminci aramayı beklemeden Serkan'ı aradığında, Serkan telefonu anında açmıştı...
Serkan : Eylül...
Eylül : efendim Serkan? Bu kadar aramışsın, bir şey mi oldu?
Serkan : yemeğe çıkmışsındır, sesini duyayım diye aradım ama açmadın... delirdim burada... ne odadaki telefonun açılıyor ne de bu. Nerdeydin? İyi misin?
Eylül : sen uyuyorsun diye telefonumu almamıştım bile yanıma, odadaydı şimdi gördüm. İyiyim tabii, bir sorun yok. Yiğit bey çağırdı, odasında birlikte öğle yemeği yedik.
Serkan : baş başa?
Eylül : evet...
Serkan : bunu ben yapsam olay olur...
Eylül tatlılıkla cevap verdi...
Eylül : Yiğit beyle birlikte yemek yemene neden kızayım ki hayatım?
Serkan : bunu demeye çalışmadığımı gayet iyi biliyorsun...
Eylül : aşk olsun, hakkımı yiyorsun şu anda... Demet hanımla yalnız başına saatlerce çalışmana ne zaman laf ettim?
Serkan : sen neden orada yedin ki yemeğini?
Eylül : beni o çağırdı, gelmem diyemezdim ya. Şimdi sen yoksun ya, ben gönderdim Serkan'ı ama yalnız kalma, bize emanetsin burada falan dedi. Bir sürü yemek sipariş etmiş benim için, yedik beraber. Sohbet de ettik biraz, babasını, işi falan konuştuk.
Serkan : iyi o zaman...
Eylül : sen neden uyumadın ki? Saat daha erken, ben akşam üstüne kadar uyursun sanmıştım...
Serkan : uyuyamadım... tek başıma uyumaya alışamadım demiştim. Sana ilk aramada ulaşamayınca da uykum iyice açıldı. Bir şeyler yiyip hazırlanacağım ben de...
Eylül : başarılar... umarım sunumun güzel geçer
Serkan : umarım... buraya kadar geldiğimize değsin bari. Kaan nasıl?
Eylül : hepimiz seni özledik... yarın akşam mı burada olursun?
Serkan : muhtemelen...
Eylül : sabırsızlanıyorum. Ve bugün sanırım Nazlı'nın ilk tekmesini hissettim...
Serkan : sen ciddi misin?
Eylül : evet, tam da yemek yiyordum o sırada...
Serkan : o da fark etti mi?
Eylül : kim?
Serkan : Yiğit bey...birlikte yemek yemişsiniz ya
Eylül : hayır tabii ki. Nasıl fark etsin ki? Ben söylemeden bilemez ve söylemedim de tabii ki.
Serkan : iyi... iyi olmuş...
Eylül onun bu haline gülmüştü...
Eylül : benim artık işe dönmem gerekiyor... kapatsam olur mu?
Serkan : olur... kolay gelsin, kendine iyi bak.
Eylül telefonu kapatıp işinin başına döndü... buradaki son günleri diye işi salmayacaktı tabii ki de.
Eylül'ün şirkette Serkan olmadan geçirdiği iki gün de sona ermişti, Eylül heyecanla eve gitti, oradan otogara Serkan'ı karşılamaya gidecekti ama evde Serkan'ı görmeyi beklemiyordu...
Eylül : Serkan! Sen ne zaman geldin?
Eylül ona sımsıkı sarıldı, hala karşısında olduğuna inanamıyordu. Ama gelmesine daha dört saat yok muydu?
Serkan : öğlen geldim. Otobüsle değil, kendim para verip ilk uçakla geldim. Daha fazla duramadım, zaten uykusuzum, bir de otobüsle gelemezdim...
Eylül gözlerine inanamıyormuş gibi Serkan'a bakıp yeniden sarıldı...
Serkan : ama değmiş... mükemmel bir karşılama oldu bu...
Eylül güldü...
Eylül : benim de moralim bozulmuştu ama seni gördüm ya çok iyi geldi...
Serkan : neden bozulmuştu ki moralin?
Eylül : buraya gelirken arabamı çarptım...
Serkan : ne?! İyisin değil mi?
Serkan, açık bir yara arar gibi Eylül'ün her yerine baktı...
Eylül : iyiyim iyiyim, bir şey yok. Ama arabının farı ve ön kısmı için aynısını söyleyemeyeceğim. Tabii biraz korktum ve babama bir ton miktar tamir masrafı çıkardım ama bir şeyim yok...
Serkan : oh... boşver masrafı falan. Sen iyi ol da...
Eylül gülümsedi ve Serkan'ın elini tutup kendisiyle birlikte onu da koltuğa çekmişti... Eylül'ün elleri halen biraz titriyordu, Serkan iki elini de tuttu...
Serkan : sakin ol... iyisin, sorun yok. Giden araba olsun Eylül, hurdaya dönsün isterse, sen iyi olduktan arabının sonra ne önemi var?
Eylül : haklısın... biraz korktum sadece. Neyse iyiyim ben, bir şeyler de yersem daha iyi olurum...
Serkan şaşarak ona baktı. Hala nasıl yemek yemeyi düşünebiliyordu ki?
Serkan : bu arada Kaan nerde? Onu almadın mı okuldan?
Eylül : gece seni karşılamaya otogara gelicem, evde onu tek başına bırakmayayım diye yine annenlere bıraktım. Allah'tan ben kaza yaparken arabada o da yoktu... çok üzülürdüm o zaman.
Serkan sarıldı ve sonra aklına gelenle Eylül'den biraz uzaklaştı...
Serkan : bugün nasıldı?
Elleri Eylül'ün karnını bulmuştu yeniden. Herhangi bir hareket bekledi, ne olursa... ufak bir kıpırtı dahi olurdu...
Eylül : her gün bir diğerinden farklı geçiyor. Dün çok hareketliydi mesela, gece bile. Ama bugün o kadar değil.
Serkan : olsun... biz de bekleriz, ne yapalım?
Eylül : beklerken yiyecek bir şeyler de hazırlar mısın? Annen kapıdan da olsa elime bir şeyler tutuşturdu ama ısıtman gerekiyor... dün yemek yerken hissetmiştim tekmesini, belli olmaz belki bugün de yemek yediğim ana denk gelir...