Eylül : abla... abla hayır. İstemiyorum, yaklaşma... istemiyorum seni...
Serkan gecenin bir yarısı Eylül'ün sesine uyanmıştı. Eylül sayıklıyor muydu? Omuzlarından yavaşça sarsıp onu uyandırmaya çalıştı, sanırım kabus görüyordu...
Eylül : hayır!
Eylül nefes nefese uyanıp etrafına baktı ve olanları anlamaya çalıştı. Ablasını görmemiş miydi sahiden? Onu merdivenlerden itmeye çalışması, kocasına iftira attığı için intikam almaya çalışması bir rüya mıydı?
Serkan : rüyaydı... şişşt...
Eylül ağlamaya başladığında Serkan onu göğsüne yaslamış, saçlarını okşayarak onu sakinleştirmeye çalışmıştı...
Eylül : neden ya? Neden o zaman inanmadı bana? Neden şimdi?
Serkan : aşık olmuş... bu onun bahanesi olamaz ama insan aşık olduğu zaman kimseyi görmüyor Eylül. Gözünü kulağını kapatıyor herkese. Belki inanıyor ama inanmak istemiyor, reddetiyor... o da öyle yapmış
Eylül : bana onu mu savunuyorsun?
Serkan : asla... sen onun kardeşisin, ne olursa olsun sana inanması lazımdı. Hem de böyle bir konuda kimse yalan söylemez, sen de söylemedin. O yüzden ablanın anında o adamı bırakması lazımdı...
Eylül : neden öyle söyledin o zaman?
Serkan : bence ablan sana daha en başında inanmıştır, sadece kendini aksine inandırmaya çalıştı, hepsi bu. Yanlış insanın yanında oldu... neden şimdi inandı diyorsun ya, ondan söylüyorum bunları... o kadını sana tokat attığını gördüğümden beri günahım kadar sevmiyorum inan, o yüzden sana onu savunmam mümkün değil...
Eylül : o benim için artık bitti... hiçbir şekilde hayatıma dahil olmasını istemiyorum Serkan. Annemle babam onunla istediği gibi görüşebilir, sonuçta o da kızları ama eğer bunu istiyorlarsa bir seçim yapmaları gerekiyor, eğer Songül'e kucak açarlarsa beni unutsunlar...
Serkan : nasıl yani? Ailenle görüşmeyecek misin artık?
Eylül : Songül'ü seçtikleri sürece hayır... ben bu minik ailemle mutluyum Serkan, hatta sizinkilerle de... zaten benim ailemden kat kat samimi oldukları da kesin... beni düşünüyorlar, güldürüyorlar, kızım diyorlar. Başından beri duyduklarını, öğrendiklerini unutup beni sevdiler ve kabullendiler. Sen böyle düzgün bir adam olup karşılarına çıktıktan sonra bile beni sana layık görmeye devam ettiler...
Serkan : bu saçma konuşmayı devam dahi ettirmeyeceğim Eylül. Eski Serkan'a dair içimde değişmeyen tek şey sanırım bu.
Eylül burnunu çekerek güldü... gözlerini de sildi...
Eylül : bir o değil... bir de kıskançlık var, hala eski Serkan kadar kıskançsın...
Serkan : evet...bir de o.
Serkan, Eylül'ün burnunun ucuna bir öpücük bırakarak tekrardan yattı. Eylül hala doğrulmuş bir haldeydi...
Eylül : Serkan?
Serkan bıkkınlıkla güldü. Eylül ne istiyorsa alıcaktı ancak yatak öyle güzeldi ki, umarım mutfakta olan bir şeydir diye geçirdi içinden...
Serkan : yine mi? Bu sefer ne istiyor bizimki?
Eylül: yok... şimdilik canım bir şey istemiyor ama belim çok fena. Biraz ovar mısın?
Serkan : iş de iş diye tutturursan olacağı bu...
Serkan her ne kadar söylense de Eylül'ün belini ovmak için yatakta doğruldu...
Eylül : yavaş yavaş büyüyor... ondan oluyor bunlar.
Serkan : büyüyecek tabii... annesi bir de saçma insanlar için kendini üzmeyi bir kenara bırakıp, işten ayrılıp evde dinlenirse kocaman olur...
Eylül : ama işi bırakıcam demiştim hatırlatırım...
Serkan : evet... ama şu üzüntü ne olacak peki? Bir de hissedebiliyorlarmış, bunu bana sen söylemiştin, hatırlamıyor musun? Üzüntün de sevincin de hissedilebiliyormuş. Bir hiç uğruna onu da üzüyorsun...
Eylül : doğru, haklısın... özür dilerim kızım.
Eylül elini karnında gezdirmiş, son kez akan gözyaşlarını silmişti... ablası için üzülmeyecekti artık.. onunla yeniden abla kardeş olması mümkün değildi artık. O kocasını seçmiş, kardeşini iğrenç ithamlarla suçlamıştı ve bunun geri dönüşü yoktu...
...
Eylül birkaç gün sonra Serkan'ı Antalya'ya gideceği için yolcu etmiş, işe gelmişti...
Merve : senin yerini alıcak bir kız geldi az önce görüşmeye. Hiç gözüm tutmadı biliyor musun? Sinsi bir şey...
Eylül : belli olmaz... belki de çok iyi anlaşırsın.
Merve : ben anlarım... onun gözü dışarıda, amacı farklı. Yiğit beye nasıl baktığını bir görsen, odaya gelene kadar adamı gözleriyle yedi resmen. Şu geçenlerde işe başlayan Selin'in arkadaşıymış, o tavsiye etti diye kabul etmiş Yiğit bey görüşmeyi...
Eylül : bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim... Selin de ondan farksız.
Merve : sen kolay kolay böyle söylemezsin, dedikodu mu var? Anlatsana...
Eylül : bir şey olduğu yok da, geçen gün Serkan'a asılmaya kalktı. Gerçi dersini almıştır...
Merve : hadi canım! Evli olduğunuzu bilmeyen kaldı mı ki şirkette?
Eylül : bilmiyormuş güya, yersen... bilmemezliğe geldi bence. Bir kere de olsa şansını denemek için...
Merve : ve o da gitti Antalya'ya...
Eylül : gitsin... istediğini hiçbir zaman alamayacak
Merve : nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun? Yani tamam Serkan çok iyi biri olabilir, seni çok da seviyor olabilir ama neticede o da bir erkek. Bir de sen hamilesin ya şimdi... gözü falan kaymaz mı hiç?