M.L 3.63

7.6K 743 98
                                    

Ne dedem ne de diğerleri.. Kimse akşam hakkında yorum yapmadı. Aykut'un dediği gibi, kimse beni bu konuda yargılamıyordu. Çünkü herkes benim ne yaşadığımı gözleriyle görüp, şahit olmuşlardı. Belki içten içe suçluyor olabilirlerdi beni ama söylenilen sözleri hatırlamak istemesem bile aklımdan hiç çıkmıyordu. Bende istemezdim babama ve anneme böyle davranmak. Ama onlarda evlatlarına göstermemeleri gereken bir muameleyi göstermişlerdi.

Şerefsiz karizmatik kocamla yine güzel bir sabaha uyandık. Gruplarımızdan sürekli bayram mesajları geliyordu. Hala yatakta ben uzanıp, kocam uyurken telefonumu kurcalayıp komidine bıraktım.

"Nabzını sevdiğim." dedim elimi nabzına koyarak. "Sabahları az atıyor, bende bunu sevmiyorum reisim, uyansana." Uyandı ama gözlerini açmadı. Belirsiz bir gülüş vardı yüzünde.

"Kocacım uyandın, şerefsizlik yapmasana." Aynı duruyordu. Birbirimize karşı olan silahlarımızı kullanmak üzere bu sefer ben kuşandım. İşaret parmağımı çıplak kolundan yukarıya doğru yavaşça çıkarttım. "Reiissss."

Pikeyi üzerimden çekip boyun girintisine girdim. "Kocacım."

Kolu bitince göğsüne doğru çektim parmağımı. "Bebeğim." Her kelimeyi uzatıyorum. Güldüğünün de farkındayım. Boynuna küçük küçük öpücükler bırakıp konuşmaya devam ettim.

"Sevgilim. Uyansan mı artık? Gözlerini gözledim." Hafifçe kıpırdanıp bacağını üzerime attı. "Sen uyanmayınca gün doğmuyor bana gönlümün reisi. Uyansan da gün doğsa.."

"Devam et." dedi tarazlı çıkan sesiyle. Biliyorsunuz ki kendisi bir egolayzır. O yüzden çok hoşuna gidiyor onunla ilgilenmem.

Elimi karnına koydum. "Acıkmıştır kesin." Güldüğünü hissettim. "O zaman ben kocamı doyurmak için kahvaltı hazırlamaya iniyorum. Hazırlayınca gelirim." Yataktan kalkmak için diğer tarafıma dönüyordum ama engelledi. İki eli yanımda yerini aldığında üzerimde duruyordu. "Gitmeseydin, iyiydik böyle."

"Ama acıktın."

"Sadece karnım mı acıktı?" Çarpık çapkın gülüşünü yaptı. Elimle iki yapıp "İki gün kaldı, biraz daha acık." dedim gülerek. "Gülme, gülme bak içim gidiyor."

"Ama gülmeyince güldürmek için sende bana aynı şeyi yapıyorsun, akşam yaptın mesela. Gülünce de gülme diyorsun."

"Tamam amk. Gül, gül.." diyip kalktı üzerimden. Hatta arkasını dönüp tekrar yattı yatağa. "Kahvaltı hazır olunca kaldırırsın."

Aman da reis bey bayramlarda pek de bir yorulurmuş. Uyanmak istemezmiş. Kalkmak zor gelirmiş. Falanmış da filanmış.

Kahvaltının hazır olduğunu söylemek için çıktığımda hakkaten uyumuştu. Uyandırıp aşağıya indik. Kahvaltımızı iki gün aradan sonra evimizde başbaşa yaparken aklıma mesajlar geldi.

"Reisçim." dedim kahvaltımı bitirmek üzereyken. "Söyle bebeğim." Her zamanki gibi aynı şeyi söyledi.

"Akşama sizin şerefsiz metal erkekleriyle, bizim ressamlık güllerini mangala mı çağırsak?"

"Olur, çağıralım. Çağıralım da niye biz şerefsiz metal erkeği oluyoruz da, siz ressamlık gülü oluyorsunuz acaba?" Tek kaşını havalandırıp ters ters bakıyordu.

Bıkkınca yüzüne bakıp "Öğrenemediniz gitti. Oğlum sizin mezar taşınızda bile öyle yazacak diyorum, niye inat ediyorsunuz?" dedim.

"Aman siz gül olun zaten. Aman başka şey olmayın."

Gülmeye başladığımda daha da sinirli baktı. "Şerefsizlik yapıyordunuz bebeğim lisedeyken. Atakan'ın yaptığını unutmadık."

Çatalını tabağına bırakıp kalktı. "Eline sağlık." Hiçte neşem bozulmadı şahsen. Çünkü neden bozulsun? Masayı toparlayıp yukarıdan telefonumu aldım. Kızlara yazarak aşağıya inip kocama bakındım. Bahçedeki sandalyeleri temizlemeye başlamıştı bile.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin