Seul'ün mahallelerindeki sokaklardan birinde zayıf, sıyah saçlı bir erkek yürüyor. Uzun kakülü gözlerini kapatıyor olsa da Hoseok seviyor. Üstünde açık renk kot ve biçimsiz, beyaz tişört ve her zamanki gibi siyah spor ayakkabı var. Ve işte, Hoseok, Dain'le birlikte tutuyor olduğu dairenin kapısında duruyor ve oraya girmek istemiyor. Yorgun yorgun kapıya bakıyor ve eski büyü, sıcaklığı hissedemiyor. Bir anda sevgi yuvası, normal bir yaşam alanına dönüverdi. Ağır düşünceler kafasına birer tuğla gibi düşüyor. Acıtıyor. Gözleri doluyor... Bu da Hoseok'u sinirlendiriyor, sonuçta ERKEK kendisi ve ağlamaması gerekiyor.
"Çıldıracağım!..."
Anahtar sesi, kenara atılan ayakkabı.
- Evdeyim
Bir dakika sonra Hoseok'un karşısında endişeli Choi duruyor ve kendisine dikkatle bakıyor. Ama Hoseok'un kalbi heyecanlanıyor, karşısındaki gözlere bakarak "Neden?" diye sormak ve ardından sorusuna cevap duymak istiyor. Dain belki o zaman yanlış yaptığını anlar ve pişman olur? Hoseok o "belki"ye sıkıca tutunuyor, o nedenle kıskançlık dolu bağırışlara başlamıyor, sessizce duruyor. Odaya gidemeden elinden tutularak durduruluyor. Hoseok, istemsizce dönüyoe ve kıza soğuk bir bakış atıyor. O ise daha fazla korkuyor.
- Oppa, ne olduğunu anlat lütfen.
Ve başka bir an olsa Hoseok, Dain'in gözlerinin Shrek'teki kedinin gözlerine benzediğini düşünerek güler, her şeyin yolunda olduğunu söyleyerek şefkatle saçlarını okşardı...
- Susma! – Sarışın olan bağırmaya başlıyor ve açıklama isteyerek sinirle bakıyor, elini Hoseok'un boynuna koyuyor ve fısılıyor. – Lütfen, anlat bana. Endişelendirme beni.
Sesi aklını karıştırıyor ve düşüncelerini paramparça ediyor, Hoseok kaybetti.
- Dünkü görüşme olumsuz sonuçlandı, - yorgun yorgun konuşarak bu yalanda başka bir yalanı saklıyor.
Her zaman birbirlerine karşı dürüstlerdi. Güven, altın kurallarıydı. Ne yazık ki altın da eriyebiliyor.
Jung, nihayet sarılıyor ve beyni, düşmenca dünkü akşamın görüntülerini atıp duruyor, yavaşça kızı bırakıyor.
- Üzülme, sonraki görüşmen mutlaka başarılı olacak, - Dain sessizce konuşuyor, sırtını okşuyor.
Hoseok ise karşısındakinin yeşil gözlerine bakıyor.
"Yine o lanet olası lensler... Yapay parıltısı beni sinir ediyor"
- Oppa, sana güveniyorum! – Dain, yaklaşarak öpüyor. Jung, sıcaklığı hissedince karşılık veriyor ve istemiyor olsa da elini kızın saçlarına geçirerek gözlerini kapatıyor.
Şu an kız kendisi ilk adımı atarak öptü diye mutlu olması gerekirken, gözlerinden yaş akıyor. Hoseok sinirden ağlamaya hazır. "Neden kendime hakim olamıyorum? Bu kadar zayıf mıyım?". Boğucu öfke nefesini kesiyor. Gözleri kararıyor ve sevdiğinin dudaklarının sıcaklığı bir anda yok oluyor.
- Ne oldu sana? – Choi, uzaklaşarak endişeyle bakıyor. Hoseok, tek kelime etmeden kafasını sallayarak yatak odalarına doğru gidiyor. – Oppa! – ellerini beline koyarak bağırıyor. Şu an tavuğa ne kadar çok benzediğinin farkında değil, oysa ki kopya.
O sırada Hoseok, kapıyı içerden kilitliyor ve telefonu çalmaya başlıyor.
- Nefret ediyorum senden! – Hoseok, telefona tıslıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Princess VS Idiot || VHope
أدب الهواةErkek arkadaşı tarafından terk edilen bir kıza aşık olduğunu sanıyordu. Ama aslında...