Evdeki herkes oruç tutarken ben mutfakta yemek yiyordum. Cehenneme çakılacak seksi bir kazıktım. Önümdeki çikolata bitmişti. İçimden geçirdim, "Bana çikolata ver, şeytan.". Bu evdeki tek şeytan bendim o yüzden kalkıp aldım. FaceTime'dan Beyoncé arıyordu. Yarım saat konuştuktan sonra kapattık. Fazla geçmeden Timoti Şamlet aradı. Tam da şeftali yiyecekken aramıştı kürt. Telefonu açtım. Biraz da onunla konuştuk. Macera dolu amerikada bir sürü arkadaş edinmiştim. Karnım yeni yeni çıkıyordu. Evdeki hizmetçiler arkamdan, "Gavurun dölü.", "Babası ne ki bu ne olsun doyumsuz, yemiş yemiş bir tuvalete gitmek yok ama." diyordu. Onları istesem kovdururdum ama tek güvenebileceğimiz insanlar onlardı. Ramazana girdiğimizden beri yan yalı bize hiçbir şey yapmamıştı. Biraz sonra kaynanam geldi. Kuru dudakları ses yapıyordu. Daha sonra diğer kuru dudaklarıyla konuştu, "Gelin bugün aşerdiğin bir şeyi yiyemediğin oldu mu?". "Evet şeftali yiyecektim ama arkadaşım aradığı için yiyemedim.". Gözünde Nutella kavanozları açılmıştı. "Sen ciddi misin?" deyip yanıma oturdu, "Bizim inancımıza göre anne şeftali yemek isterse ama yiyemezse çocuk ermiş yani YouTuber olur.". "Ne? Cidden mi?" dedim yüzümü buruşturarak. "Evet evladım. Umarım kız olurda makyaj YouTuberı olur malum yüzü senden." deyip güle güle gitti kıçı kırık moruk. Odama çıkarken kapı çaldı. "Ben bakarım siz zahmet etmeyin." diye bağırdım. Daha fazla arkamdan konuşmalarını istemiyordum. Safiye Soyman edalarıyla kapıya gittim. Geniş kapıyı araladığımda yerde duran bir paket gördüm. Üstünde 'numara bir' yazıyordu. Paketi elime alıp odama doğru yol aldım. Bu paket ailemize gelen kötülüğün habercisiydi. İçindeki ise çok daha beteri.