3. Bölüm: Kimseye söyleme

91 11 5
                                    

Arkadaşlar takip etmeyi ve oylamayı unutmayın sizleri seviyorum <3
-

-

-

3. Bölüm
En son hatırladığım binaya girdiğimdi. Gözlerimi ağır ağır açarken karşımda üniformalı birini gördüm. Kendime geldiğimde karşımdakinin kim olduğunu anladım. Bizim okuldandı! Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyordum. Konuşmaya başladı.
"5 dakika. 5 dakika bile sürmedi seni etkisiz hale getirmem. Sen kesinlikle eğitim almalısın. Bu böyle olmaz. Güçsüzsün. Hayır, hayır. Güçlüsün fakat gücünü kullanmayı bilmiyorsun."
Sözünü kestim.
"Ne diyorsun sen? Ne anlatıyorsun? Kimsin!?"
"Emre ben. Emre Yıkılmaz. 12-C'den. Seni pek tanımıyordum. Buraya girdiğini görünce panikledim kusura bakma. Ama bizdenmişsin. Sorun yokmuş. Bu da sana ders. Daha dikkatli olmalısın."
"Dediklerinden hiç birini anlamıyorum!"
"Bak, Nil belli ki çok şey bilmiyorsun. Hatta hiçbir şeyden haberin yok. Ben sana yardım edebilirim. Ama sakin olman ve beni dinlemen gerekiyor."
"Bana saldırdın resmen be! Ne sakin olması? Kimsin sen!?"
"Şöyle başlayayım, ben bir muhafızım. Bizler, insanları koruruz. Normal olanları."
"Normal derken?"
"Biz farklıyız Nil. Biz normalden çok daha fazla güce sahibiz. Şimdi sana her şeyi daha kolay anlatmam için kendini bırakman gerekiyor. Yani rahatla ve gözlerini kapat."
Bir anlığına içimden bir his ona güvenmemi söyledi. Bir yanım istemesede, gözlerimi kapattım. Ne yaptığını bilmiyorum.
Gözlerimi açmamı söylediğinde ağzım açık kaldı. Bir anda nereye gelmiştik biz?
"Bu-burası neresi?"
Aynı yerdeyiz. Tek fark, artık gözündeki perde indi ve burayı bizim gibi görüyorsun."
Bizim gibi derken arkasındaki insanları gösterdi.
"Burası merkezimiz. Dışardan görmemenin sebebi büyü yapılması. Buranın bilinmemesi gerek."
"Ne? Büyü derken? Ne-"
"Evet, büyü. Bilmediğin bir dünya var Nil. O filmlerde gördüğün efsaneler, gerçek. İnanması güç biliyorum ama, gerçek."
Bir şey söyleyemedim. Sanırım aklımı yitirmek üzereyim.
"Benim niye bunları görmeme izin verdin?"
"Çünkü sen burayı fark ettin. Buraya girdin ve bir kaç şey götürdün, değil mi? Aldığın nesneler de gizlenmişti. Nasıl aldın onları?"
Bilmiyorum. Buraya geldiğimiz ilk gün hava almak için dışarı çıktım. Nereye gittiğimi umursamadan yürürken burayı gördüm. Ve içindem bir his, girmemi söyledi sanki."
Söylediklerimin ben bile saçma olduğunun farkındaydım. Ama onun anlattıklarına bakılırsa, ben o kadar da göze batmıyordum.
"Bununla sonra ilgileneceğiz. Şimdi gel diğerleriyle tanış."
"Hey millet! Buraya toplanın. Size anlatmam gereken bir konu var!"
Bir kız yanımıza geldi. Ve Emre'ye dönüp,
"Bu da kim?" diye sordu.
"İzin verde herkese açıklayayım."
Hemen hemen herkes etrafımıza toplandıktan sonra Emre konuştu.
"Yanımda gördüğünüz kişi, Nil. Merkezin yeni üyesi."
Sesler yükselmeye başladı.
"Üye mi? Kimin soyundan?" dedi biri.
"Bilmiyorum. Sanırım burada olan kayıtlı ailelerden değil."
"Bu imkansız. Uzun zamandır biz varız. Hepimiz belli bir soydan geliyoruz. Yüzyıllardır yeni üye çıkmadı."
"Özgür bunları ben de biliyorum ama burayı görmesinin, girebilmesinin, kitapları almasının başka nasıl bir açıklaması olabilir?"
Sessizlik çöktü. Kimsenin ağzından tek kelime çıkmıyordu. Ben ise dediklerinden hiçbir şey anlamıyordum.
Emre'in yanına yaklaşıp, "benim gitmem gerekiyor." dedim.
"Şimdilik. Ama bunlardan kimseye bahsetmeyeceksin, tamam mı? Nil, çok önemli konuları sana bir anda anlattım. Şaşırmış olabilirsin ama sakın, kimseye tek bir kelime etme."
"Tamam."
Okuldan çıktığım gibi buraya geldiğim için çantam da yanımdaydı. Çantamı ve ceketimi alıp arkama bakmadan çıktım oradan. Kitapları aldığımı biliyordu ama. Geri istememişti. Belki de unutmuştu.

Hava öyle soğuktu ki bi yandan korkudan (hâlâ) bi yandan da soğuktan titriyordum. Eve vardığımda annem ve Cenk karşıladı beni. Onlara bakmadan odama çıktım ve duşa girdim.
Duştan çıkıp giyindim. Olanlar aklımdan çıkmıyordu. Olanları düşünmeden edemiyordum. Ama bunları ardımda bırakmalıydım. Okuluma odaklanmalı, başka bir şey düşünmemeliydim. Yatağıma uzandım. Şarkı açıp gözlerimi kapattım. Yorgunluktan uyuyakalmışım...

Alarmım çalar çalmaz yataktan kalktım. Dün akşamdan hazırladığım çantayı alıp Cenk'in yanına gittim. Odasının kapısını tıklattım, cevap vermeden içeri girdim. Daha yeni kalkmış gibi bir hali vardı.
"Yavaaaş. Noluyor şafak operasyonu mu yapıyorsun lan?"
"Kes sesini Cenk (güler.) haydi kalk. Çantan hazırsa çıkalım."
"Ne çıkması yaa. Kahvaltı etmek istiyorum ben."
"Ya hadi. İnelim de edelim o zaman. 4 ay koskoca. Okulda. Vay be!"
"Kafayı sıyırmışsın kızım sen. Neyse sen çık ben geliyorum şimdi."
Kafamı sallayıp çıktım. Bu kadar hevesli gözükmemin tek sebebi, dün olanları düşünmek istemememdi. En azından şu anlık.

Annem masayı bizim için hazırlamıştı bile. Hep beraber oturduk. Biz Cenk'le bitirince kalktık. Annem,
"Çocuklar, sizi çok özleyeceğim. Ne gerek vardı buna? 4 ay nedir yahu. Neyse, size faydalı olacaksa sorun yok. Zaten görecekmişim sizi. Sadece evd-"
"Eveet anneciğim aynen öyle ama bizim çıkmamız lazım şimdi yoksa geç kalacağız tamam mı?"
"Tamam oğlum. Birbirinize emanetsiniz. Dikkat edin kendinize."
İkimizide öptükten sonra evden çıktık. Evin önünde kim bekliyordu tahmin edin bakalım. Tabii ki Erdemir'ler.
"Pff bunlar yine mi burda ya" dedim içimden.
"Hadi atlayın birlikte gidelim."
Arabaya bindik. Ben camdan öylece yolu seyrediyordum. Dalmışım...
"Bir dakika ya, niye hâlâ varmadık? Yolu mu uzatıyorsun?"
"Ya zaten ilk iki ders boş geçecekmiş biraz dolanalım dedim. Sonrada bir yere geçeriz takılırız." dedi Sinan.
Bir şey demedim. Yine yolu izlemeye koyuldum.
Bir kaç dakika sonra onu gördüm.
Yolun kenarında... yere çökmüş oturuyordu. O, o çok kötü durumdaydı...

Doğru KişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin