veee güzel, romantik bir bölüm sizlerle :)
***
Adam ona bakan ve şaşkınlıkları yüzlerinden okunan üçlüye sevimli bir şekilde gülümsedi, “Şey... Ferda hanım bizim şirketin şeycisi, yani yemekçisi. Yani yemek firmasının bir şeyi.”
Seha inanamıyormuşçasına gülümsedi, “Ya bize ne yemekçinin bilmem neyisinin şeysine. Şeyi geç saadete gel. Senin neyinin şeysinin şeyi oluyor, onu bağla sen? Tabi bağlayabilirsen.”Hüseyin ciddi bir şekilde öksürdü, “Benim bir şeyim olmuyor!” sesini sert çıkarmaya çalıştıysa da çok başarılı olamadı. Sonra da kaşı ile kızını işaret etti.
Seha omuz silkerken, kızı gülümsedi, “Valla baba Seha’ya sonuna kadar katılıyorum. Neyin oluyor bu şeyli Ferda hanımcım?”Anıl kaşlarını çatarak başını eğdi ve kıza “Yalnız o Seha’nın sonuna abi getirirsek sevinirim,” dedi.
Seha sırıtarak Anıl’a baktı, “Ah canım, sana da o zaman büyük abi mi diyor, ben duymadım da? Büyük baba gibi. Benden de büyüksün ya.”“Kes sen sesini Seha!” diyerek uyardı onu Anıl, ama Seha’nın bu konuda durmaya da susmaya da niyeti yoktu. Arkadaşını tanıyordu, ne kadar büyük laflar söylediğini de biliyordu. Hepsini bir ziyafetle ona seve seve yedirecekti. Ama şimdilik Hüseyin abisi ile ilgilenecekti. Çok mu illetti ne?
“Hüseyin abi sen demin kadının fiziğinden mi bahsettin, bana mı öyle geldi?” diye sordu Anıl. Gerçekten de aslında o da şaşkındı.Kız düşünür gibi yaptı, “Bence biyoloji daha uygun, ama şimdi taş kalçalı da dedi, o neye giriyor acaba?”
“Sosyal bilgiler olabilir. Sosyalleşiyor baksana,” dedi Seha kızla kahkaha atarak.
“Sadece bir özürdü!” diye gürledi ve “Dilinize maskara olmayacağım!” diye bağırıp, çıktı odadan.
Anıl başını sağa sola salladı, “Uğraşıp utandırmasanıza adamı. Allah Allah, belli ki özel biri. Bu kadar kızardığına göre.”Beliz sırıtıyordu, “İyi işte, bizden neden gizliyor. Anlatsın.”
Anıl kaşlarını kaldırdı, “Seninle demin tanıştı Beliz, ne tepki vereceğini bilmiyordur belki. Ayrıca belli ki kızla da yeni tanışıyorlar.”Beliz omuz silkerek odadan çıkıp, mutfağa dönerken Anıl arkasından gülümseyerek bakıyordu ki Seha sırıtkan bir yüz ifadesi ile kafasını uzatarak bakışlarının odağına girdi ve Hugo’nun yaptığını taklit ederek sanki cama vuruyormuş gibi yaparak “Tık tık ne haber canım?” dedi.
Anıl kaşlarını çattı, “Ne var lan?”
“Aman da aman Anıl abisi Beliz’in arkasından da bakarmış, ona gülücükler de atarmış-”
Anıl sinirle adamın kafasına vurdu, “Seha bak yemin ederim elimde kalacaksın.”
“Bu kızla siz bütün gece aynı evde kaldınız ya dün?”“Seha!” diye tısladı, “Aynı evde, ayrı odalarda kaldık! Saçmalamayı kes, Hüseyin abinin yanında sus, kızın yanında ölü taklidi yap mümkünse.”
Seha giden adamın arkasından yüzünü buruşturarak, “Hamamda kadınlar nasıl bayılır onu da yapayım mı sahip?” diye homurdandı. “Adama bak ya, aşık olurken bile asabi. Milletin abisi aşık olunca öpülesi böcek olur, mutluluktan bulutlarda gezer. Bizimki kovanına çomak sokulan kızgın eşek arısı gibi. Şans yok şans...”*
Üç erkek tabaklarındaki ete bakıyorlardı. Beliz ellerini çırptı, “Evet, hadi bakalım tadın. Bayılacaksınız?”
Seha Anıl’a eğilip, “Ölü taklidini şimdi yapsam olur mu?” diye sordu. “Birden ölesim geldi.”
“Ne yalan söyleyeyim, ardından ölmek de bana hiç bu kadar cazip gelmemişti.”
Seha piç bir sırıtma ile baktı adama, “Oğlum senin zehir olsa yemen gerekiyor.”“Lan sus dedim sana.”
Seha düşünceli ve ciddi bir şekilde durup adama baktı, “Yalnız Anıl abiciğim sen deminden beri sus, diyorsun, lan, diyorsun, iyi hoş diyorsun da, dakikalardır hiç ‘yok öyle bir şey’ demiyorsun.”
Anıl sabır çekti, “Et senden daha yenilesi,” deyip çatalını batırdı ve eti ağzına attı. Hüseyin ile Seha merakla adamı izlediler. Anıl eti ağzında çiğnerken “Hımm, fena değilmiş. Lezzetli olmuş,” dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YANGININ KÜLLERİ - ATEŞ SERİSİ II / FİNAL
RomanceAdam bir yangından kalan küldü... Kadın ateş... Adam ateşte yanma niyetinde değildi, ama kadının bakışları yakıyordu işte... Kaçamıyordu... ve teslim oldu, yandı... Anıl Bozkurt, o kadının ateşi ile cayır cayır sessiz sedasız yandı... ve hayatın cid...