Yixing ne kadardır burada, bu koltukta oturduğunu bilmiyordu ama kalkması gerektiğini hissediyordu. Kulagina ulasan sesler bu hissin en büyük kaynagi ve destekçisiydi.
Genç adam, boğazına oturan yumruyu yutkunarak midesine göndermeye calisti, Yifan'ın sözleri ve hareketleriyle bugulanan güzel gözlerini kırpıstırdı, koltuğun kenarından destek alarak ayağa kalkti.
Gitmeliydi. Gitmesi gerektiğini hissediyordu. Hemen arkasındaki mutfaktan yükselen şirin kıkırtı seslerine karışan hafif ve boğuk kahkahalar eşliğinde, bir süre oylece durmuştu. Ama simdi, gitme vaktiydi.
Yixing gözlerini kapayip, derin bir nefes aldi, cigerlerine doldurduğu hava biraz olsun ona güç vermişti. Bacakları kendisini kapiya ulastiracak kadar ilerleyebilse yeterliydi, bu evden ciktiktan sonra dilediğince ağlayabilir, yüreğindeki hüznü gözyaslarina döküp, kederini biraz olsun içinden atabilirdi.
Arkasini döndü ve ilerlemeye başladı. Ama aniden durdu. Buğulu gözleri, tezgahin üzerine oturmuş küçük bir çocukla onun yanibasinda dikilen yakisikli adami bulmuştu.
Kyungsoo mutfak tezgahindan sarkan ince ve kısa bacaklarini heyecanla sallarken, minik avuclarini birbirine vuruyor, ocagin onunde dikilen ejderha amcasina sorular soruyordu. Yifan ise diğerinin yönelttiği soruları büyük bir zevkle cevaplarken, gülümsüyor ve Kyungsoo'ya süt ısıtıyordu.
Yixing karsisindaki manzarayla hem iyi hem de kötü hissetmişti. İyi hissetmesini nedeni duygusal ejderhasinin nadir zamanlarda ortaya çikan gulumsemesinin o sert hatlara sahip olan suratinda hüküm surmesiydi. Kotu hissetmesinin nedeniyse, bu manzaranin bir parcasi olmak isterken, asla orada yerinin olmadiginin bilincini kavramasiydi.
Üzüntüyle, nemlenmis olan avuç içlerini pantolonuna surttu, bugulanan gozlerini bir kez daha kapatti ve yanaklarindan yuvarlanan sicaklikla titredi. Dişlerini sıkıca birbirine kenetlerken kapiya ulasmis, kulpu kavramis ve kendisini nihayet disariya atabilmişti.
Hickiriklarini önlemeyi basarabilen, onlara demirden parmakliklar olan dişleri acildiginda, karanlik gecede kendisine sans eseri bir taksi bulmuş, bedenini arka koltuğa yerleştirmişti.
Dikiz aynasindan kendisini izleyen bir çift göze aldırmadan ağlamaya basladi. Kendi salakliginin pismanligiyla ağlamaya başladı. Yüreğindeki kederle ağlamaya başladı.
**
Luhan sarsiliyordu. İçine girip çikan, kendisini acimasizca dolduran ve aciyla beraber yadsinmayacak ölçüde zevk veren bir penis sayesinde sarsiliyordu. Kafasini önündeki yastiga gommus, kalcalarini diğerinin darbelerini daha rahat gerçekleştirebilmesi için havada tutmaya calisiyordu.
Tanrim...
Luhan bacaklarını, kendisini daha ileriye ulaşmak istercesine vurduran Jongin'in yönlendirmesiyle biraz daha araladi. İçindeki penisin aniden durmasi ve yavaşça sağa doğru dönüp, pürüzsüz duvarlarini sivazlamasiyla boğuk bir ciglik atti. Yastık, inlemeleri ve zevk ağlamalarında olduğu gibi çığlığını kapıp, yok etmişti. Jongin penisini Luhan'ın içinde daha hızlı döndürmeye başladı, ciğerlerinden yükselen derin hırıltılarla yutkundu ve diğerinin üzerine abandı. Luhan'ın kendisini tumuyle hissetmesini istiyordu. Onu doldurduğunu fark etmesini, o dolulukla haykırmasını ve terle kaplanan bedenlerinin hiç ayrılmayacakmışçasına birbirine kenetlenmesini diliyordu.
Jongin, üzerine abandığı küçük bedenin kasıklarına uzattığı elden sonra Luhan'ın kafasını döndürdü, Jongin onun buğulanan gözleriyle kendisine bakmasına kıkırdayarak karsilik verdi. Şekilli ve güzel dudaklarından dökülen tehlikeli, karanlık ve şehvetli kıkırtı Luhan'ın dudaklarını kapmasıyla son buldu. Azgın geyik, esmer adamın dudaklarını tüm açlığıyla yiyor, Jongin'in penisini içinde döndürmesiyle Luhan'ın gövdesinden yükselen inlemeler Jongin damağında yankılanıyordu.