•2. Bölüm

92 4 1
                                    

Medya: Asel

Bölüm Şarkısı: Sertap Erener Bir Çaresi Bulunur

1 hafta sonra ..

O sabah uyandığım gibi sessizce ağlayarak odadan çıkmış ve koşarak o evden uzaklaşmıştım. Ne yapıcağımı bilemez halde boşlukta hissediyordum. Eve geldiğimde deli gibi ağlıyordum. Asel'e bile söylemeye gücüm yetmiyordu. Abim ne olduğunu sorduğunda, bir şey söylemeden odama çıkmış kapımı kilitleyip kapının önüne çökerek ağlamaya başlamıştım.

"Pars ne yaptın sen bana böyle .." kendi kendime fısıldamış daha sonra banyoya gidip hızlı duş almıştım. Vücudumdan o gecenin izlerini silmeye çalışıyordum hala...

Tam bir hafta boyunca odamdan hiç çıkmamıştım. Bazen acıkıyordum fakat anında açlığımı unutuyordum. Birkaç kez Asel gelmişti fakat görüşmek istemiyorum ,diyerek geçiştirmiştim. Bir haftada fazlasıyla çökmüş, kilo vermiş, bir deri bir kemik kalmıştım. Kimseyi odama sokmuyordum. Yalnız kalıp düşünmek istiyordum. Düşündükçe de kafayı yiyordum.
O gecenin sabahı eve geldiğimden beri kapımın kilidi hiç açılmamıştı. Kapımın tıklatıldığını duydum.

"Melina abiciğim bir şeyler ye hadi bak hazırladım getirdim." Saate baktım. Yine aynı saatte bana yemeye bir şeyler getirmişti.

"İstemiyorum abi. Beni yalnız bırak lütfen."

"Artık kızmaya başlıyorum Melina. Kapıyı aç konuşalım. Bir haftadır hiçbir şey yemiyorsun." Ofladım. Hiçbir şey istemiyordum. Yatağımda ağlamaktan başka hiçbir şey istemiyordum. En sonunda yorgun düşüp uyurdum işte. Yemek yememe de gerek olduğunu düşünmüyordum.

"Kapıyı açmazsan kırmak zorunda kalacağım. Sana ne olduğunu merak ediyorum. Hadi güzelim aç kapıyı." Ağlamaya başladım yine. Yavaşça yatağımdan kalktım kapının kilidini açıp tekrar yatağıma oturdum. Yavaşça kapıyı araladı daha sonra araladığı kapıyı aynı yavaşlıkla kapattı. Yanıma gelip oturdu. Şevkatle bana bakıyordu.

"Ne oldu sana böyle?" fısıldarken elini uzatıyordu fakat korkarak geri çekildim. Sadece susuyordum. Kapının ardındayken konuşmak kolaydı fakat yüz yüzeyken imkansız gibi bir şeydi.

"D-dokunma lütfen abi." Kaşlarını çattı. Bir şeyleri anlamış gibiydi. Anlatmak istemiyordum, o anlamalıydı. O kelimeyi ağzıma bile almak istemiyordum.

"Kim yaptı sana bunu?" anlamıştı. Cevap vermedim.

"Melina söylesene kim yaptı sana bunu?" anlatmalı mıydım?

Hani bazı anlar vardır ya, konuşmak istersiniz her şeyi anlatmak istersiniz. Konuşursunuz ama anlatmak istediğiniz şeyi anlatamazsınız. Kendinize yapılanı anlatmak istersiniz. Ailenizle konuşmak istersiniz ama utanırsınız. Anlatmaya gücünüz yetmez. Sanki siz bunu isteyerek yapmışsınız gibi anlaşılabilir ama aslında o an bilincinizin bile açık olmadığını söyleyemezsiniz. Onlar sizin istediğinizi düşünürler. İstemeseniz nasıl izin verebilirsiniz ki zaten değil mi? Değil öyle değil. İşte tam o durumdaydım. Birilerinin ben söylemeden anlamasını bekliyordum. Utanıyordum hem de deli gibi. Evet ben bir şey yapmamıştım. Bilincim bile açık değildi. Benim tek hatam güvenmekti. Birilerine güvenmek. Birilerini sevmek. Çok sevmek. Kendinden daha çok sevmek herkesten daha çok güvenmek. En büyük hatamdı. O bana bir şey yapmaz beni korur, kollar, sakınır diye düşünürdüm. En büyük darbeyi ise yine o vurdu. Biliyordum içkiliydi. Biliyordum pişmandı. Evet biliyordum çok üzgündü o da perişandı yapmak istememişti. Ama şöyle bir gerçek daha vardı ki, o bunu yapmıştı.

Abimin bana seslenmesiyle kendime geldim ve ona doğru döndüm.

"Konuş lütfen Melina. Susma böyle. Bir yanın eksik olmasına rağmen neşeli bir kızdın. Ne oldu da şimdi yemek bile yemez oldun Melina? İçine atma. Konuş , anlat, içini dök ama içine atma. Konuşmak istemiyorsan ağla ağlayarak dışa vur. Ama sana yalvarırım ruh gibi olma. Hiç yokmuşsun gibi hissediyorum." Zaten bir haftadır hıçkıra hıçkıra ağlayarak dışa vuruyordum. Yine tepki vermedim.

ONSRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin