1.6

316 37 149
                                    

İnsan, kalbine ikinci bir şansı her zaman vermeli, çünkü aşk size geliyorsa hiç bir yere gidemezsiniz.

İlkbahar ayının başlarında olmamıza rağmen güneş bize yüzünü göstermiş, etraf bahar kokuyordu. İçtenlikle gülümserken derin bir nefes alarak baharın ciğerlerime dolmasına izin verdim.

Ellerimi cebime yerleştirdim ve evin yolunu tuttum. Hava ılıktı.
İlkbahar, güzelliğini saçmıştı etrafa. Açan yapraklar ağaçlarda çoktan kendini belli etmiş, o muhteşem manzaraya bürünmüşlerdi. Yerler hafif ıslaktı. Rüzgarın sessiz esintisine insanların sesleri karışıyordu. Güzel olan tek şey İlkbahardı. Yeni yeni açan yapraklar, çiçekler ve yağmur sesinin eşsiz uyumu. En sevdiğim şarkıydı bu. İşte böyle İlkbaharın büyüsüne kapılıp gitmiştim.

Ayağıma çarpan küçük taşları iktirdim ve benden uzaklaşmasına neden oldum. Bügün olanları hafızamdan şerit gibi geçirdim, onu sürekli düşünmem normal miydi? Başımı sitem ederek hızlıca iki yana salladım, bunun olması olanaksızdı.
Beni düşüncelerimden alan şey, annemin bana camdan el sallamasıydı. " lalisa! " onu duymam için çaba sarf etmişti fazla uzağında değildim ama yine de bağırma çabalarında bulunmuştu. " arkadaşın geldi. " bakışlarımı annemden çektim ve adımlarımı hızlandırarak kapının önünde durdum ve anahtarımı çıkarma zahmetinde bulunmadan annem beni karşılanmıştı. Açıkçası merak ediyordum, kimin geldiğini. Bunu gidermek için hızlıca içeri girdim ve iki koluma aldığım çantamı tek kolumdan çıkardım. " odanda seni bekliyor, uzun zamandır burada. " annemi başımla onaylandıktan sonra hızlıca merdivenleri tamamladım ve odama girdiğim de yatakta uzanmış bir jennie gördüm. Neredeyse uyuyacak gibi bir hali vardı ve canı sıkkın gibiydi. Gözleri beni bulduğun da, iç çekerek kollarını göğsünde birleştirdi. " lalisa monaban! Neredesin sen? Okul çıkışından beri seni bekliyorum. " çantamı bir köşeye bıraktım ve üzerimdeki ceketi yatağa attıktan sonra yatağın diğer ucuna oturdum. " şey, " sertçe yutkunduktan sonra sözüme devam ettim. " jimin'le beraberdim. " gözleri fal taşı gibi açıldığında uzandığı yerden hızlıca kalktı. " Ne! Jimin'le beraber misiniz? Benim neden haberim yok? " soru yağmuruna tutulduğumu fark ettiğim de daha fazla yanlış anlamaması için olayı hizane ettim. " hayır, ağaçta kalmış bir kediyi kurtardık. O yüzden geç kaldım. " yattığı yere tekrar uzanarak boş gözlerle bana bakışını sürdürdü. Ve aklına son anda gelen şeyle tekrar ayağa kalktı. " beni neden tutuyorsun? İşim var. Jungkook ile yemeğe gidicem. "

Göz devirdim. " neden geldin o zaman jennie? " muzipçe gülümserken,
" kıyafet bakmaya geldim. Giyecek bir şeyim kalmadı. " tekrar göz devirdim ve oturduğum yerden kalkarak ahşaptan olan beyaz dolabın kapağını açtım. " ne istiyorsan al. " dedim elimle dolabı işaret ederken. Gülümsedi ve önümde durduğun da beni tek eliyle biraz geri itti ve dolabın önünde durdu. " sağ ol, lice. " omuz silktim ve odama bağlı olan lavaboya geçiş yaptım.

Mermer tezgahın önünde durdum ve aynada kendime baktım. Saçlarım kabarmıştı ama abartılacak bir yanı yoktu. Dudaklarım çatlamış, fazla belli olmuyordu. Acısını sadece ben hissediyordum. Soğuk suyu açtım ve yüzüme bir kaç kez çarptıktan sonra yüzümde ıslak kalan yerleri iyice kuruladıktan sonra tekrar odama geçtim. Gözlerim yatakta buluştuğu da üzerine serilmiş kıyafetlere baktım. " napıyorsun? " dönük olan vücudunu bana çevirdi. " kıyafet bakıyorum. "

Gülümserken, " görüyorum. "

Eline aldığı mini siyah elbisemi gözleriyle süzerken bana bakarken gülümsedi. " bunu alıyorum. " beni sıkan beyaz gömleğimin düğmelerini açarken, " tamam al. " diyerek geçiştirdim. Gömleğimin bütün düğmelerini çözdükten sonra bir kenara fırlattım, altımdaki eteği de aynı şeyi yaptıktan sonra Jennie'in yanına geçerek kısa kolları olan gri-turuncu renklere hakim tişörtü aldım ve kafamdan aşağı geçirdim gri renginde eşofmanımı da bacaklarımdan geçirdim ve üzerimde giydiğim tişörtle uyum sağladım. Jennie toparlanmaya başladığın da kaşlarımı yukarı çıkarttım, daha yeni gelmişti? Yani ben daha yeni gelmiştim. " hey, nereye? " elindeki elbiseyi özenle siyah poşete koydu ve saçlarını savurarak bana baktı.
" gidiyorum, sen jimin'i çağır. Gelir belki hm? "

Only you and me | lisminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin