Ağlak bir sokaktayım solundan ilerliyorum yardan henüz geçmişim ve önümü göremiyorum. Duvarlarına yazılmış kimin kimi sevdiği, lambalar patlamış bir suç mahalli gibi.
Günler onsuz geçmişti bile, en kötüsü benim hala ondan geçemem. Ağlamadan duramadığım bir saniyenin olmayışı onda hala kalmam gerektiğini söylüyordu. Şişen gözlerim, nereye gittiğini bilmediğim ayaklarım o gittiğinden beri aydınlanamayan gökyüzüm sanki onun için varmış gibiydi. Bir yol arıyor bulamıyorum. Nasıl battım çıkamıyorum. Yana kaldım sönemiyorum. Niye sensiz kalamıyorum ?
Gideli 14 gün 5 saat olmuştu. Her zamanki gibi okula gidip gelemiyordum. O yokken dünyam defteri gibi kararmıştı. Telefon numarasını bulmama rağmen arasam da ulaşamıyordum. Benim gibi arkadaşları da ulaşamıyordu. Yeşil gözlerini özledim. Kahvenin en güzel tonu dağınık saçlarını. Gözümden akan her damla onun yanına gidiyordu. Beni attığı kor ateşte yanıp kavruluyordum. Bu hasretin biteceği o günü sabırsızlıkla bekliyordum. Söz vermişti bana yeşil gözlüm gelecekti yanıma.
Deniz kenarındaki yalnız, soğuk banka oturdum. Caddenin ışıkları denizle buluştuğu gibi bizimde buluştuğumuzu ümit ediyordum. Yanıma çiçek satan yaşlı bir teyze oturdu. " Niye ağlıyon kuzum " dedi. Saatlerce anlattım. " Sen psikolog olup onu iyileştireceksin bak da gör " dedi. Gülümsedim. Göz yaşlarımı silip kendime geldim. Ayağa kalkıp sarıldım. Elindeki demetten bir ateş rengi gül verdi. " Bunu bulup ona ver " dedi. Beni ayağa kaldıran sözün sembolü gibiydi.
Adımlarımla gidişinin saniyelerini sayarcasına yürüyordum. Ben gerçekten aşık mı olmuştum? O gittikden sonra doğmayan bir güneşim, aynaya baktığımda ben olmadığım biri, elimde sarap rengi bir gül, omuzlarımda bir ağırlık. Öylece eve gidiyordum. Yavaş yavaş kafamı toplamaya başladım. Bir gün elbet görüşecektik...
Kendime bir kaç söz verdim. Verdiğim sözle hem ben hem de o iyi olacaktı. Ölene kadar ilk aşkım olarak kalacaktı. KALBİ KALBİMDE, KALBİM KALBİNDE...
Sabah kalktığımda bir kaç saat bile olsa uykunun vermiş olduğu rahatlama gözlerime ve bedenime iyi gelmişti. Hazırlanıp bir şey yemeden çıktım. Annem halime çok üzülse de beni mutlu etmeye çalışıyordu. Ona belli etmemeye çalışıyordum bu halimi. Servise bindiğimde kızların meraklı gözlerinden rahatsız olsam da hak veriyordum. Bende imkanım olsa yaralara merhem olmak isterdim.
Okula geldiğimde bir ihtimal Sarp'ın sırada olmasını ümit ediyordum. Gözlerimi yavaşça kapayıp sınıfın kapısından bir adım attım. Açtığımda meraklı bir şekilde gözlerim onu aradı. Yoktu. Yine onsuzdum. Yine yalnız. Sırama geçip oturdum. Camdan gelene geçene bakıyordum. Omzumda bir elle irkildim. Kafamı çevirdiğimde Demir'le karşılaştım. " Oturabilir miyim ? " dedi. Aklımda canlanan Sarp'la Demir in kavgası, Sarp'ın beni merak edip yeşilin en güzel tonuyla gözlerime bakması, boğazımı düğümlemişti. Sadece Demir'in gözlerine bakabildim. Demir yavaşça yanıma oturup " Özür dilerim " dedi. Devamında " Eğer seni kırdıysam ya da korkuttuysam özür dilerim. Tahmin ettiğin gibi bir insan değilim. " Gözlerimdeki ifade affetmemi ister gibiydi. " Önemli değil " dedim. Beyza bağırarak sınıfa girdi. " Demir sen akıllanmayacak mısın ? " Beyza'ya bakıp " Bir şey yok merak etme " dedim. Beyza Demir'den rahatsız olduğumu düşünüyordu. Demir kalkıp sırasına geçti. Beyza öpücük atıp Demir'in yanına geçti. Birlikte oturuyorlardı.
Derslerin hepsini dinleyip not aldım. Dört kolla sarılmıştım. Aklımdaki gireceğim üniversite sınavını Sarp için ve benim için olduğunu düşününce daha da önemsiyordum. Çıkış zilinin çalmasına on dk kala serbesttik. Çantamı toplarken yanıma Demir geldi. " Yarın bir kahve içelim mi ? " dedi. Sinirlenmemle söyleyeceğim lafı ağzıma tıkıp " Sarp hakkında lütfen kötü düşünme Feda hemde kendimi kanıtlarım. " dedi. Sarp hakkında konuşacak olmak mantık geldi. Mahçup bir tavırla söylemişti birazcık üzmüştü. Ona kötü gözle bakmamamı ister gibiydi. " Tamam ama fazla vaktim yok ." dedim. Gülümsedi. Gözlerimi kaçırıp çantamın fermuarını kapattım.
Eve dönerken aklımdaki sorularla boğuşuyordum. Acaba hata mı yaptım Demir'e tamam diyerek ? Ona güvenmemek için bir sebebim yoktu. Yani bana kötü bir şey yapmamıştı. Hem Sarp hakkında konuşacaktık.
Kapıyı çaldım. Annem " Hoş geldin boncuğum bizde teyzenle oturuyorduk " dedi. Gülümseyip içeri geçtim. Teyzeme sarılıp öptüm. " Sen her geçen gün büyüyor musun yoksa bana mı öyle geliyor ? " dedi. " Büyüyorum teyze büyümek istemesem de " dedim. Teyzemle, annemle uzun uzun konuşup kahve içtik.
Teyzem gittikden sonra annemin boynuna sıkıca sarıldım. Oneler yaşamıştı. Ama hala dimdik güçlü bir şekilde beni büyütüyordu. Kendimden utanıp ona gururla sarılmaya devam ettim "üzülme bak ben artık üzülmüyorum." dedim. Ufak bir buruklukla içimi çektim. Gözlerime bakıp saçlarımı okşadı.
Babam eve geldiğinde yemek hazırdı. Masaya oturup sohbet ettik. Halime binlerce kez şükrettim. Belki Sarp hayatında hiç ailesiyle bir arada oturup yemek yememişti. Lokmam boğazımda kaldı. Yemek bittikden sonra toplayıp balkona geçtim. Annemle babam her yemekten sonra balkonda sigara içerdi. Masaya oturdum babam "derslerin nasıl? " diye sordu. "Güzel baba bu ara daha çok asılmaya başladım. Biliyorsun psikoloji istiyorum" dedim. Kafasını salladı. Geç olmuştu, herkes odasına çekildi.
Bilgisayardan dizimi açıp izlemeye başladım. Her gördüğüm yüz Sarp'ın yüzüne benziyordu. Aklımdan bir saniye bile çıkmıyordu. Sinirlenip bilgisayarı kapattım. Yarın Demir ile ne konuşacaktım bilmiyorum.UZUN BİR ARADAN SONRA YENİ BÖLÜM SİZİNLE UMARIM BEĞENİRSİNİZ OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.
KEYİFLİ OKUMALAR...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜNE AŞK
Dla nastolatkówUmudum tükendiği anda bende tükenmiştim. Boynuma aldığım büyük ve acı darbeyle dizlerimin taşıyamadığı bedenim yavaşça kendini bıraktı. Gözlerimi açacak halim kalmamıştı. Etrafa baktığımda bulanık ve karanlıkdı. Elinde suyla gelen Demir "uyandın mı...