Bölüm 9

2.1K 228 65
                                    

Kadın korumaya bölüm geldi Prensin Fedaisine de gelsin ;) 

İnstagram: selma.kahraman.7

7

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Zaman şimdi aleyhime işliyordu. Kum saatinin içinde kalan son kumlar gibiydi şu an. Hepimiz sus pus olmuş Prens Henry'e bakıyorduk.

"ayy yeter be" dedi Thomas. Elimle yapma diyordum. "Prens 'im benim Derek2imi nasıl sevdiğimi bilirsiniz. Sizce bu kız suçlu olsaydı burada olur muydum?" Bay ill de arkadan geldi.

"Eşiniz vefat ettiğinde Derek bana emanet edildi, bende suçlu olsa Gokça'nın yanına gelir miyim?" dedi

Prens Henry'e baktım. "Beni o kadar korumanız yapmak istediniz. Ben yapmadım böyle bir şeyi. Lütfen onları cezalandırmayın. Zaten gideceğim."

"Suçlu olmadığını biliyorum" dedi babacan bir tavır ile

"Ya tamam biliyorum senden suçlu olduğumu düşünüyorsun, zaten herkes öyle düşünüyor"

"Gokça, suçlu değilsin biliyorum" dedi gülerek.

"Biliyordum zaten öyle düşündüğünü" dedim Thomas koluma vurdu "anam" dedi kolumu tutarak ayı gücü var.

"Kız suçlu değilsin diyor işte" dediğinde ona baktım şaşkınca

"Valla mı?" dedim gülerek. "Çok şükür nereden biliyorsunuz"

"Abim, muhafız komutanlarını ayartmış, onları duydum. Şimdi senin suçsuzluğunu kanıtlamamız ve Derek 'e de dememiz gerekiyor" dediğinde ona baktım üzgünce. "sana inanmıyor" başımı salladım sadece. Bana inanmaması çok üzmüştü beni. Bu kadar olacağını bende düşünmüyordum. "Tamam bir yolunu bulacağız tamam mı?"

"Sağolun efendim" dedim.

"Üzülme o da anlayacaktır"

Onlar giderken bende eski yerime oturdum. Bir şarkı mırıldanmaya başladım.

Yatar gül harmanı gibi
Canımın dermanı gibi
Her yanında çiçek açmış
Binboğa ormanı gibi...

Nesine yar nesine.
Ölürüm ben sesine
Bir daha vursa idi
Nefesim nefesine (Zülfü Livaneli)

Şarkı bittiğinde aklıma başımı çarpmayayım diye elini koyduğunu geldi. Aslında çok nazik biriydi. Çok centilmendi. Ama niye suçu benim üzerime atmışlardı. Niye gittim ki sanki bana ne saray muhafızlarından. Ne diye zehirlendiğini söylersin ki. O çocuk da ölmüş zaten. Allah ailesine sabır versin. Evli miydi çoluğu çocuğu var mıydı? Bir insanın hayatı bu kadar değersiz miydi?

Kim ne derse desin, haksızlığa uğrayan sadece ben değildim. Prens olduğu için her sözü dinlenen kişilerin ağzındaydı her şey. Prens Henry acaba bulabilir miydi?

Ertesi gün, gelen muhafızlar parmaklıkların yanında durmaya başladılar. Demek ki götürülüyordum buradan. Prens Henry bir şey bulamamıştı. O amcasının yaptığını nasıl kanıtlayacaktı peki.

Oturduğum yerden onlara baktım. Sonra biri geldi. Onların kulaklarına bir şeyler söylemeye başladı. İkisi de apar topar koşa koşa gittiler. Ne yaptıklarına anlam vermemiştim. Dört duvarın arasında öylece duruyordum. Biri gelse de bana da anlatsa diyordum kendi kendime. Yukarıdaki pencereye doğru sedirin üzerine çıktım uzandım. Pencereden bakıp, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ama sadece ayakları görüyordum.

Oflayarak yerime geri oturdum. Bir daha Prens Derek 'i göremeyecek miydim şimdi. Onu bir daha görmeyi isterdim. Gitmeden son bir kez daha.

Akşama doğru Bay will geldi "Gokça" dedi aniden. Sıçradım yerimden. "Prens Derek, kaçırıldı"

"Nee" dedim yerimden kalkıp. "Ne demek kaçırıldı nasıl kaçırıldı"

"annesinin mezarına gitmişti orada kaçırmışlar"

"Sen niye gitmedin onunla"

"senin ülkene güvenle götürülmeni istedi onlarla uğraşıyordum"

"Kim kim yaptı"

"Bilmiyoruz ama hayatından endişeliyim"

"Çıkart beni buradan Will onu bulacağım" nasıl bulacağımı bilmiyorum ama onu bulmam gerekiyordu. "Prens Henry'e söylemem lazım"

"Git kimi buluyorsan bul. Bana bilgi topla kim nereden nasıl kaçırmış. Hepsini öğren" başını salaldı koşarak çıktı gitti. Of ya ben ona kendini nasıl koruması gerektiğini öğretecektim. Artık kendine güvenmesi gerektiğini öğrenecekti. O Jack ona bir şey yapamayacaktı. Başımı parmaklıklara koydum. Yanında olsaydım keşke yanında olsaydım.

Gecenin geç vakitlerine kadar hücrede volta attım ama kimse gelmedi. Delirecektim artık dayanamıyordum. Kimse mi sormaz beni ya. Hadi ill neredesin ya.

Biraz sonra kapı açılınca gelene baktım. Prens Henry ile will geliyordu. "Ne oldu" dedim merakla.

"Gokça buradan çıkartıyorum seni ama kimsenin haberi yok derek2i bul"

"Nerede kaçırılmış, yerini biliyor musunuz"

"Birinden bilgi aldım arka tarafta bir araba var çıktıktan sonra arabaya git ve bu adresi bul büyük ihtimal orada. Şu an tüm muhafızlar şüpheli" başımı salladım anahtarı ve adresi aldım.

Bay Will bana silahını verdi. Ona gülümsedim. Birlikte dışarıya çıktık. Köşelerden görünmeden ilerlemeye çalışıyorduk. Arka tarafa doğru gittiğimde, koşarak araca bindim.

Araca binerken tekerleklere bir şey çarptı. Umursamadım. Hemen gitmem gerekiyordu.

Hemen, çalıştırıp adrese baktım. Adresi navigasyona girip ilerledim. Seni kurtaracağım Derek, çünkü söz verdim ister inan bana ister inanma. Gaza biraz daha basıp navigasyonun beni götürdüğü yere geldiğimde arabanın farlarını söndürüp, ilerledim. Bir dağ evine benziyordu. Araçtan inip ilerlemeye başladım. Elim belime gitti. Silahımı arıyordum. Sonra aklıma tekerleklere çarpan ses geldi. Silahı düşürmüştüm. Yapacak bir şey yok deyip Pencerelere doğru ilerledim. İçeriye baktığımda Derek'i gördüm elleri bağlıydı. Başını pencereye çevirdi. Beni gördü şaşırdı. "Seni kurtaracağım" dedim ağzımı oynatarak. Başını olumsuz anlamda salladı. Bende başımı olumlu anlamda salladım.

Adamlar Prens'in baktığı yere bakınca camdan aşağıya eğildim. Şimdi bunları tek tek dışarıya çıkartmak gerekiyordu. Ne yapacağımı çok iyi biliyordum. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Prens'in FedaisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin