Sellaam🐸
Olurda okuyan olursa falan, iyi okumalar.Bölüm şarkısı: Koray Hacıosmanoğlu- Siyah sızım.
____
Karanlığa hapsolmuş bir ruh gibi bakıyordu gözlerim, ben ne kadar çabalasamda o gözler alışmıştı karanlığa. Sisli bir gecenin ortasındaydım sanki, öylesine kördüm, öylesine sessiz.
Derin bir girdaba takılmıştı hislerim. Acının pençesine takılan kalbim ya atmıyordu ya da atmak için bir sebep arıyordu. Nabzımdan yükselen duygu neydi bilmiyorum. Öfke? Kin? Nefret?
Gecenin karanlığına aşık vücudum Güneşin parlaklığına hasretti. Odamda yastığıma sarılarak uyumak varken, burada sert zeminde uyuyordum. Parmaklarımın ucuna temas eden beton, acıyı ilmek ilmek işliyordu ruhuma. Gözlerimden akan yaşlar suratımda kurumuş, tenim sertleşmişti artık. Kirli parmaklarımı bir kez daha geçirdim yere. İçimdeki tüm güçsüzlüğü bırakmak istercesine.
Aldığım nefesi kusmak istedim bir an. Kirli hava genzimi yakmıştı. Ben bir piyondum. Kimseye kendimi yem etmeden ilerledim, ilerledim. Karşı safa gönderildim. Veziri kurtardım zindanından. Yerini ben aldım.
İnsanların gürültülü bağırışlarını bastıran kapının sert sesiyle gözlerimi parmaklıklara kaldırdım. Biliyordum, buraya geleceklerdi ve beni acımadan öldüreceklerdi. Dediğim gibi de oldu. İki siyah takım elbiseli adam gelip parmaklıkların ardındaki bana baktı. Üzerimdeki beyaz tişört renk değiştirmiş, kırmızı ve kahverengi olmuştu. "Ayağa kalk." Verilen emirle zorla da olsa yerden destek alarak ayaklandım. Ben kalkmasaydım, onlar hırpalayarak kaldıracaklardı. Ki, ölmek isteyen birine göre bence çok bile nazlanmıştım.
Adamlar iri ellerini kollarıma sarmıştı. Ardımdan gelen çığırışları dinlememeye çalıştım. Sarı ışıkların aydınlattığı, kırmızı halılı dar koridorlardan geçip bir kapının önünde durduk. Vücudumun çeşitli yerindeki kesikler dengede durmamı engelliyordu. Gözlerim acıdan dolayı kayıyor, midem bulanıyordu. Yanımdaki adam kapıyı yumruk yaptığı eliyle çalıp, içerden gelecek komutu bekledi. İçeriden yükselen kalın ses ile birlikte kapı aralanmış, bir çuval misali yere fırlatılmıştım. Acıyla inleyip, yerden destek alarak kalkmaya çalışsamda vücudumdaki yaralar buna izin vermiyordu. Son bir kez daha deneyip zorla ayaklanmış, etrafta gözümü gezdirmiştim.
Karşımda dikdörtgen, kellesi büyüklerin oturduğu uzun bir masa vardı. Masanın başındaki sandalyede saçları hafif kırlaşmaya başlamış ellili yaşlarında gözüken adam vardı. Odanın duvarlarında gezdirdim bakışlarımı. Gri tonlarındaki duvara monte edilmiş iki ışık vardı. Ortama loş ama ürkütücü bir hava katıyordu.
"Eflal Ateş. Ailesi hakkında bilgi yok. Liseyi bitirdikten sonra Tilki'nin eline düşmüş. Neredeyse tüm pis işleri yapmış. Dövüş, silah kullanımı ve çeşitli konularda eğitilmiş. Bilinen en büyük yeteneği hızlı koşmak."diyerek beni tanıtan adama baktım. Genç, sarışın birisiydi. Elinde tuttuğu dosyada benim hakkımda bilgiler ve hatta resimlerimin bile olduğuna emindim. Masanın başında oturan baştan aşağıya beni süzdükten sonra konuştu. "Ailesi hakkında neden bir bilgi yok?" Sarışın koruma gözlerini tekrar dosyada gezdirdi. "Kenan Bey, yaptığımız bütün araştırmalara rağmen ailesini bulamadık."diyerek açıklamada bulundu.
"Kenan Bey,"diyerek araya daldım. "sanırım adamlarınız yeterli seviyede değiller. Hakkımda verilen bilgilerin hepsi yanlış, üzgünüm." Derin bir nefes alıp masadaki insanlarda yüzümü gezdirdim. Çoğunluk Tilki sayesinde tanıyordum. Hepsi birbirinden pislik adamlardı. Tilki'de öyleydi. Kenan kaşlarını çatıp bana baktığında içim ürpermişti. Donuk bakan mavi gözleri üşütmüştü beni. "Sana konuşma hakkı tanıyan olmadı."dedi sert sesiyle. Sırıttım. "Benim hakkımda konuşuluyor, konuşup konuşmamak için sizden izin alacak değilim." Adamın masanın üzerinde duran eli yumruk olmuştu. Gözlerimiz adeta bir savaş içerisindeydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNKAR| Siyahın Kızı
Teen FictionOKUYUN OĞLUM LAN KİTABIMI:( Üzmeyin beni:( - Patlayan bir silah, Ölen ruhlar, Yerlere renk katan kanlar, Gözlerden firar eden yaşlar, Acı feryatlar, 'Gitme!'demeler, Şeytanın oyunuyla kana karışan toprak. Acı bir feryat koptu boğazdan. Gitme de...