Sellaaam!🐸
İyi okumalar bebekler!(Yani okuyan olursa falan diye dedim.)
Yazım yanlışları varsa affola:)
Bölüm şarkısı: Hozier- Take me to church
______Dibe battığım bir bataklıktayım. Çıkmam imkansız, ama inatla elimi uzatıyorum göğe doğru. Bir ihtimal diyorum. Küçük bir ihtimal. Bir yanım kurtulmak istiyor, diğer yanım en dibe inip kendini yok etmek istiyor. İçimde bir yangın var, üflüyorum geçmiyor. Sön artık, diyorum ama nafile. Dinletemiyorum kendimi içimdeki yangına. İçime akıttığım gözyaşlarım yetmiyor sönmesine.
İnce parmaklarımı eski koltuğa yaslayıp, güçlükle kendimi ittim. Kızın yüzüne dahi bakmadan mırıldanırcasına teşekkür edip, evden yıkık adımlarla uzaklaştım. Neyin içine düştüm ben böyle? Belki, dedi içimdeki ses, belki bir ailem olsaydı bu halde olmazdım. Kafamı dehşetle iki yana sallayıp kafamdan defediyorum bu düşünceyi. Nereye gittiğimi bilmeden adımladım. Uzun zaman sonra ilk defa kırılmışlık hissiyle dolan gözlerim, renkli kaldırım taşlarındaydı. Üzerimdeki kanlı tişörte insanların garip garip bakmasını umursamadan bu sokağa girdiğim yola yürüdüm.
Kaçtığım eve geri dönemezdim, dönmezdim. Kendi evimde artık yoktu. Adımlarım durdu. Kafamı kaldırıp dolu gözlerimi etrafta gezdirdim. Onu gördüm. Yanındaki Kuzey ile sinirli bir şekilde konuşuyordu. Yumruk yaptığı elini art arda duvara geçirdi. Kaçtığım için mi bu kadar sinirlenmişti? Doğru ya, beni alabilmek için Tilki'ye daha ne olduğunu bilmediğim bilgiler vermişlerdi. Kaçsaydım bilgiler bok yoluna gidecekti. Sol gözümden bir damla yaş aktı. Elmacık kemiğimden çeneme doğru süzüldü o yaş. Değersizliğime aktı. Kırılan kalbim için aktı o yaş. Silmek için kılımı dahi kıpırdatmadım. Karşıdaki adamları izledim. Karan'ı sakinleştirmeye çalışan Yargı ile göz göz geldik. Bir kaç saniye içinde çenesiyle beni gösterip konuştuğunda kehribarları bana döndü.
Uyuşuk bir adım atıp, onun gözüne bakarak kaldırımdan indim. Süratle geçen arabaları umursamadım. Bana doğru hızla gelen adamdaydı gözlerim. Ardımdan kornaya basan insanları duymadım. Durdu, durdum. Gözlerim hala dolu doluydu. Çatık kaşları, sinirden koyulaşmış gözleriyle baktı bana. Kemikli parmaklarını koluma sarıp acımadan çekti. Göğüslerimiz birbirine çarptığında titrek bir nefes aldım. Kafasını üzerime doğru eğdi. "Sen,"diye tısladı sinirle. "Bir daha kaçamayacaksın." Bedenimi bir çöpmüş gibi ardından sürükleyerek, Kuzey'in kapısını açtığı arabanın içine savurdu. Karan sürücü koltuğuna geçti. Kuzey arabanın önünden dolanıp ön koltuğa oturduğunda araba öne atıldı.
Donuk bakışlarımı ellerime indirdim. Titriyorlardı. İnsanların canına kıyarken titremeyen ellerim şimdi titriyordu. Sol elimdeki kurumuş kanda oyalandı gözlerim. Yok etmek istedim ellerimi. Silah tutan, tetiği çeken parmaklarımı parçalamak istedim. Kucağıma bırakılan ıslak mendil kutusuna baktım. Bu kadar kolay mıydı temizlemek? Paketten bir mendil çıkardım. Önce avucumu, ardından parmaklarımı kazırcasına sildim. Ne kadar silsemde geçmiyor gibiydi. Yargı elimdeki mendili ve kucağımdaki kutuyu aldığında gözyaşlarım akmaya başladı. Bir hiç uğruna insanları öldürmüştüm. İnsanlardan çalmıştım, insanların yuvasını dağıtmıştım.
Akan burnumu çekip gözlerimi sıkıca yumdum. Baba demiştim ben ona! Hasta olduğumda benimle ilgilenen, bana şevkat gösteren adamdı o. Canımı yaksa da bunu benim iyiliğim için olduğunu söyleyip beni avutan adamdı. Olmayan ailem olmuştu yıllarca. Yurdun bahçesinde kirli, çiçekli elbisemle görüp almıştı beni yanına. Hayatımın karardığı yerden çekip almıştı beni. Nerden bilebilirdim ki, hayatımı daha da karartacağını?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNKAR| Siyahın Kızı
Novela JuvenilOKUYUN OĞLUM LAN KİTABIMI:( Üzmeyin beni:( - Patlayan bir silah, Ölen ruhlar, Yerlere renk katan kanlar, Gözlerden firar eden yaşlar, Acı feryatlar, 'Gitme!'demeler, Şeytanın oyunuyla kana karışan toprak. Acı bir feryat koptu boğazdan. Gitme de...