1. BÖLÜM: GİRİŞ

33 1 1
                                    

Yıl 1710 Osmanlı Devleti'nin başında 3. Ahmet vardı. Osmanlı devleti büyük bir imparatorluk olduğu için ülkenin her bir köşesinde farklı kökenleri olan bir çok insanlar birlik ve beraberlik içinde yaşıyorlardı. Dönemin şark vilayetlerin den biri olan Diyarbakır da merkezi yönetimin etkisinin azalması ile asayişsizlikler hasıl olmaya başladı. Bu vilayetin 'Hani' adı verilen kırsalında yaşayan bir aşiret olan "Boz" aşireti bu eşkıyalık hareketleriyle uğraşmaya başlar. Dönemin zor şartları, Osmanlı'nın merkezi yönetimde etkisinin azalmasına sebeb oluyordu. Bu zor şartlarda eşkiyalar ile mücadelelerini kaybeden köylüler, köylerinin yakılması olayından sonra yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar. Boz aşireti de yanan köylerini terk ederek şehir merkezine yerleşmişlerdir. Dönemin en ihtişamlı şehirleri arasında olan Diyar Bekir şehri, ticaretinde merkezi konumundaydı. Yöneticiler köyden çıkmak zorunda kalan bu aşireti Diyarbakır in fatih paşa mahallesine yerleştirdi. Bu mahalle, dönemin en kozmik yapısına sahip olan mahallelerden biridir. Farklı kazalardan gelen hristiyanlar, Ermeniler, Zazalar, Araplar ve Yezidiler i barındırıyordu çatısı altında. Boz aşireti bu mahalleye yerleştirildikten sonra mahalleye Erzurum'dan bir aile daha gelir. Bu gelen ailenin de ermeni olması üzerine mahalledeki ermeni sayısı müslüman sayısını geçmiş bulunmaktaydı. Ermeniler kendi aralarında sürekli ibadet yapmak için toplanıyorlardı fakat bu durum onların ibadethaneleri olmadığı için çok zor şartlar altında yapılıyordu. Ermeni ailelerinden biri olan Sarkisyan, bir gün tüm Ermenileri toplayarak onlara kendilerine ait bir İbadethanelerinin olması icin birlik olup kadıya gitmelerini söyledi. Bu konuşmanın üzerine Ermeniler toplanıp kadıya giderek, mahalledeki ermeni nüfusunun fazla olmasından dolayı ibadetlerini yapmak için zorlandıkları nı anlatılar. Kadı efendi ise mahallede var olan Müslümanlara ait beş caminin olduğunu ve Ermenilerin de kendi ibadetlerini yapmaya hakları olduğunu kabul eder ve bu mahallede bir de ermeni kilisesinin yapılması için karar verir. Kilisenin yapım çalışması iki yıl sürer ve 1712 yılında kilise ibadete açılır. Kilisenin din adamı olarak ise Sarkisyan önerilir. Mahallede bulunan tüm Ermenilerin ortak kararı ile Sarkisyan bu İbadethane nin baş papazı olarak görevine başlar. Aynı mahallede bulunan boz aşiretinden olan Dildar lar da bu kilisenin tam karşısında bulunan büyük camide müezzinlik görevine getirildiler. Dildar ailesinin en büyük erkeği olan Ferzan, dini konulara olan hakimiyeti ve bilgeliği ile bilinen bir kişidir. Kendisi 45 yaşında olmasına rağmen sadece bir tek çocuğu vardır. Oğlu Azad in da kendisi gibi dini alim olmasını isteyen Ferzan oğlunu 8 yaşındayken camiye getirir her vakit ona dini konular üzerine dersler verir onu eğitir di. Ferzan ın başka çocukları olmadığı için bir tek Azad üzerinde durur ona bildiği tüm ilimleri öğretir. Azad büyüyüp 12 yaşına geldiğinde bir gün caminin minaresi ne çıkar ve babasının ona öğrettiği şekilde ezan okumaya başlar. Minarede ezanı okurken birden söyleyeceklerini unutu verir, korkudan ne yapacağını bilemeyen Azad, hemen minareden aşağı doğru kaçmaya başlar. Camiden çıkar çıkmaz karşısına ilk çıkan yere girer. Girmiş olduğu yerde saklanmak için karanlık bir oda bulur ve bulduğu odaya kendini saklar. Saklandığı yerden birden bir ses duyar ve kafasını çıkarıp sesin geldiği yere doğru bakar. 12 yaşlarında kızıl ve uzun saçlı, zümrüdü anka rengine çalan gözleri, zarif vücut lü bir kız çocuğu görür. Bu görmüş olduğu kız ermeni kilisesinin baş papazı olan Sarkisyan in güzeller güzeli ve biricik kızı Areksiya idi. Areksiya babasına yardım etmek için kiliseye gelir ve o muazzam sesi ile ayın sırasında söylenen tüm beyitleri söyler dururdu. Azad karşısın da Areksiya yı görünce biran korkusu geçer ve bulunduğu yerden çıkar. Areksiya karşısında Azad ı görünce birden korkar;
_" Kim var orda, kimsin sen!" Diye bağırır.
Azad ürkek bir tavşan misali kafasını ona doğru çevirerek;
_" Benim Azad." Der.
Areksiya;
_" Sende kimsin tanımıyorum seni cabuk çık kiliseden dışarı."
Azad bulunduğu yerden çıkıp Areksiya nın yanına gelerek;
_" Özür dilerim ben karşıdaki camide minareye çıkıp ezanı okumaya çalışırken yanlış okudum ve babamdan korktuğum için de kaçtım. Buraya nasıl girdim bilmiyorum."
Areksiya;
_" Baban çok mu kızıyor yanlış bir şey yaptığında." Diye sordu.
Azad;
_" Evet, çok kızıyor hatta bazen ayetleri ezbere okumayın ca cezalar veriyor."
Areksiya;
_" Benim babam bana asla cezalar vermiyor. Ben kilisedeki işleri bazen yanlış yapsam da sadece biraz dikkatli ol diyor."
Azad şaşkın bir halde Areksiya ya baktı ve
_" Senin baban da imam mı?" Diye sordu.
Areksiya hafif bir gülümseme ile;
_" Hayır, benim babam bu kilisenin papazı bende onunla beraber ayinlere katılıyorum ve ibadet zamanı gelince çanları çalıyorum."
Azad birden içinde kelebekler uçar casına mutlu bir şekilde Areksiya ya;
_" Kilisenin çanlar ını çalan o kız sen miydin?" Diye sorar.
Areksiya;
_" Evet, benim." Dedi.
Azad ve Areksiya konuştuğu esnada içeriye birden Areksiya nın babası girdi.
Korkudan ne yapacağını şaşıran Azad hemen kapıdan dışarıya doğru kaçtı.
Papaz Sarkisyan kızına bakarak;
_"Kimdi o kapıdan kaçıp giden?" Diye sordu.
Areksiya;
_" Tanımıyorum babacım galiba oyun oynarken bizim kilisenin kapısını açık görünce içeriye girmiş."
Papaz Sarkisyan;
_"Öylemi, neden beni görünce kaçtı, sen onunla ne konuşuyor dun?"
Areksiya birden babasından çekindi ve babasına;
_"Kim olduğunu sordum sadece başka birşey konuşmadım." Dedi.
Areksiya ve Azad ın tanışması bu olay üzerine gerçekleşti.
Azad ise kiliseden çıktıktan sonra caminin bir köşesine gidip yaşadıklarının gerçek olup olmadığını düşündü saatlerce. Her gün caminin minaresinde izlediği o çanı çalan kızın Areksiya olduğunu öğrenince çok mutlu oldu.
HAFTAYA DEVAM EDECEK.

SURP GİRAGORS KİLİSESİNDE ÇALAN ÇANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin