5. BÖLÜM: CAN'U BÜLBÜL

11 1 0
                                    


Azad, sınıfta okunan şiirinin ardından hocası Sümbülzade tarafından takdir edilir. Tüm sınıf az önce Azad’a gülerken şimdi hocanın ona övgü dolu sözlerinden sonra gıpta ile bakmaya başladılar. Hoca Sümbülzade, Azad’a bu şiiri nasıl yazdığını sorar, fakat Azad hiçbir şekilde hocasına bir cevap veremez. Çünkü Azad çok ama çok çekingen ve içine kapanık bir çocuktur. Yazmış olduğu muazzam şiir çok beğenilmesine rağmen başı öne eğik halde yerine oturur. Hoca Sümbülzade, Azad’ın şiirini alarak yanındaki kendi hususi eserlerinin içine koydu. Hocanın düşüncesinde Azad gibi muhteşem şiirler yazma yeteneği olan çocukların yazmış oldukları eserleri bir araya toplayıp bir şiir kitabı oluşturmaktı. Lakin şimdiye kadar Azad gibi muhteşem şiir yazan başka bir çocuğa rastlamamıştır. Bu durumu eve gidip tüm topladığı şiirleri incelediği zaman fark eder. Hoca Sümbülzade, yapmış olduğu karşılaştırmalar sonucunda Azad’ın yazdığı şiire yakın başka bir eser daha olmadığı için önceki tüm eserleri yakıp sadece Azad’ın şiirini hususi dosyasına ekledi. Ve artık Azad’ın yazacağı eserleri bu hususi dosyasına koymaya başladı.
Azad medresedeki dersin bitiminde yine her zaman yaptığı gibi kilise ’ye koşar ve Areksiya’yı en net göreceği yere konuşlanıp, onun kilisenin Çan’ının çalmasını bekler. Areksiya ise ilk defa çanı çalarken aşağı doğru bakınca Azad’ı, duvarın altında kendisini izlediğini görür. Bu durumun tesadüf eseri olduğunu düşünür. Çünkü Azad, Areksiya’nın onu gördüğünü fark edince heyecandan ne yapacağını şaşırır bir halde hemen orayı terk eder.
Azad’ın oradan kaçarcasına gittiğini gören Areksiya, hemen çanı çalar ve aşağıya inerek Azad’ın durduğu yere gider. Fakat indiğinde Azad çoktan oradan yok olmuştu. Areksiya üzgün bir halde geri dönüp kiliseye babasının yanına gider.
Azad heyecandan ne yapacağını şaşırır ve okuluna geri geldiğini fark eder. Birden kendini medresenin bahçesinde bulan Azad, bir köşede soluklanırken birden biri onun sırtına eliyle dokunarak;
“Hayırdır, sen daha eve gitmedin mi?” diye sorar.
Korkuyla, olduğu yerden sıçrayan Azad, ayağı kalktığında karşısında hocası Sümbülzade efendiyi görür.
“Hocam, ben eve gidiyordum fakat yolda defterimi sınıfta unuttuğumu fark ettim ve almak için geri döndüm, şimdide biraz dinleniyordum.” diye bir yalan uydurur.
Hoca Sümbülzade, Azad’a inanmış gibi yapıp.
“Tamam, gel benim odamda dinlen hem de seninle biraz sohbet ederiz.”
Azad;
“Tamam, efendim.” Der ve birlikte hocanın odasına geçerler.
Hoca Sümbülzade;
“Azad, ben senin şiirlerini geçen evde detaylıca inceledim ve çok kusursuz olduğunu fark ettim. Sen bu şiirleri ne zamandan beri yazıyorsun?”
Azad;
“Çok olmadı efendim, birkaç aydır yazıyorum.”
Hoca;
“Peki, başka şiirlerin var mı?”
Azad;
“Evet, efendim, evde sakladığım bir defterim var orada saklıyorum yazdıklarımı.”
Hoca;
“Aferin sana, ne güzel yazdıklarını koruyorsun. Ben senin sakladığın şiirleri de görmek ve okumak istiyorum. Eğer sende istersen onları incelemek istiyorum.”
Azad;
“Tabi, efendim ben yarın kendimle beraber getiririm.”
Azad daha sonra kalkıp evine gider.
Eve vardığında kapıyı babası açar. Babası çok sinirli bir haldeydi ve gözlerinden sinirli olduğu anlaşılıyordu. Azad korkarak içeriye girdi ve hemen karşıdaki divanın üzerinde oturdu. Babası onu içeriye aldıktan sonra karşına geçip gözlerine baktı. Azad olup biteni anlamakta zorluk çekiyordu çünkü babası elinde kâğıtlarla ona bakıyor fakat hiçbir şey demeden sadece bakıyordu. Birden babasının elindeki kâğıtların onun yazdığı ve sakladığı şiirler olduğunu anlayan Azad, korkudan hemen annesinin yanına gitti. Babası arkasından bağırarak onu yanına çağırdı.
Babası;
“Biz sana Allah aşkını öğrettik yıllarca, sen maşallah kâfir olmuş çıkmışsın. Bu yazdıkların ne?” diye haykırdı.
Azad korkudan sesini çıkarmadı. Babası daha fazla sinirlenip ona doğru yaklaştı ve elindeki kâğıtları gözünün önünde parçaladı.
Azad korku ve hayal kırıklığı içinde gözlerinden yaşlar akarak odasına girdi.

SURP GİRAGORS KİLİSESİNDE ÇALAN ÇANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin