Kerem 'den
"Hiç bir şey bildiğin yok!"
"Anlatta bildiğim o zaman!"
"A-a sana niye anlatıyım ki ben? Sen benim neyimsin ki?"
"Doğru ben senin hiç bir şeyin değilim! Bu gidişle de olmam zaten!" dedim ve ayağa kalkıp kapıya yöneldim. Ardından kapıyı çarparak çıktım arkamdan 'Öküüz!' diye bağırdığını duydum.
Işık 'tan
Bu gün büyük gün! Sonunda o gün gelip çatmıştı. Gece heyecandan uyuyamamıştım. Konuşmayı eve gelir gelmez bitirmiştim zaten. Şimdi ise okula doğru yürüyorum. Umarım hiç bir aksilik çıkmadan geçerdi bu gün. Okula girdiğimde nöbetçi öğrenci yanıma gelip Necdet müdürün beni odasına çağırdığını söyledi. Bende sınıfa çantamı bırakıp Necdet müdürün odasına gittim. Kapıyı çaldım 'gir' sesini duyduktan sonra içeri girdim.
"Beni çağırmışsınız Necdet hocam"
"Işık 'çım güzel kızım gel otur" dedi. Ben de gösterdiği sandalyeye oturdum...
Bana ne zaman ne zaman konuşmayı yapıcağımı falan anlattı. Sonra da odasından çıktım. Zil çalmış olduğundan Necdet hocadan izin kağıdı da almıştım. Sınıfın önüne geldim. İlk defa bu kadar geç giriyodum derse. Yirmi dakika falan geç kalmıştım. Bu düşüncelerden sıyrıldım ve kapıyı çaldım. İçeriden hocanın söylendiğini duydum 'Sinan 'dan bile geç gelen kişi kim acaba?' dedi ardından 'gir' komutunu verdi ben de başım öne eğik bir şekilde sınıfa girdim.
"Geç geldiğim için üzgünüm hocam, Necdet hocanın yanından geliyorum da. O yüzden geciktim yoksa ben asla derse geç kalmam bilirsiniz yine de ben dersi bölmek istemezdim. Geç kağıdım da olsa beni derse almazsanız anlarım-" hoca sözümü kesti.
"Işık 'çım tamam sakinleş biraz. Biliyorum Necdet hocanın seni odasına çağırdığını. Merak etme yani hadi geç otur şimdi yerine"
"Teşekkür ederim hocam" dedim ve geç kağıdını öğretmenler masasının üstüne bırakıp yerime geçtim. Dersin yarısını kaçırdım. Umarım hoca tekrar yapmıştır. Umarım yeni bi konuya başlamamıştır. Derse odaklanmaya çalıştım...
Bugün öğleye kadar olan dersler işlenicekti. Yani dört ders ki zaten hepsi bitti. Geçen senelerden mezunlar gelmişti hepsi konferans salonuna oturmuştu. Benim gibi bir kaç öğrenci daha konuşma yapıcaktı ama ilk çıkıcak olan bendim. Necdet hoca mezunları arkalara öğrencileri ön sıralara yerleştirmişti. Çünkü bir sorun çıkmasını istemiyodu.
"En kötüler nerde?" diye sordu Necdet hoca, Burcu hocaya.
"Eda beşinci sırada yedi numarada, Osman dördüncü sırada on numarada, Kerem üçüncü sırada beş numarada ve Sinan da üçüncü sırada bir numarada oturuyo"
"Güzel, gözünüzü onlardan ayırmayın Burcu hocam" dedi ve açılış konuşması yapmaya gitti.
"Sevgili mezunlar ve öğrenciler öncelikle geldiğiniz için hepinize çok teşekkür ederim..." son olarak
"... En kötüler gözlerimiz üzerinizde" dedi ve konuşmayı bitirdi. Konuşmayı yaptıktan sonra ben çıktım kürsiye. Ve sahnenin sağ tarafına doğru baktım. Sinan ordaydı. Kabak gibi gözüküyodu. Ama benimde konuşmaya başlamam gerekiyodu. Ve başladım. Her şey çok güzel gidiyodu.
Yazar 'dan
Evet her şey çok iyiydi. Taa ki Eda kavga çıkartmak için Kerem' in kafasına silgi atana kadar. Kerem ayaklandı.
"Kim attı lan bu silgiyi?!" bir arka sıradan biri ona laf atınca Kerem de ona yumruk attı o sırada Osman ve iddiaları yüzünden çıkan bir kavgada ortaya çıktı. İki kavga birleşti ve daha da büyüdü hatta alevlendi. Gerçekten Sinan matarasından içkisini içtikten sonra kapağını kapatmadan eline ilk gelen yere koydu. Ve mataradaki alkol kablolara döküldü ve kıvılcım çıktı. Sonrada o kıvılcım bir yangına dönüştü. Mezunlar bu 'en kötüler' hakkında bir kaç şey duysalarda bu kadarını beklemiyolardı. Yangın sistemi çalıştı ve her yer, her kes ıslandı. Sinan sahnenin ortasında öylece durmuş etrafına bakınıyodu. Eda ise kavgayı izliyodu. Osman fındık yiyip sakince oturuyodu. Kerem zaten kavganın tam ortasındaydı. Işık peki, Işık ne yapıyodu? Işık hala kürsüde olup biteni yaşlı ve şaşkın gözlerle izliyodu. Bu olanlar ona çok fazlaydı. Ama bilmiyodu ki bu sadece başlangıçtı.